İran’ın Arap Dünyasındaki Sözcüsü Muhammed Ali Teshiri’nin Vefatı
İran’ın önde gelen din adamlarından ve Hamenei’ye yakınlığıyla bilinen Muhammed Ali Teshiri, 18 Ağustos Salı günü hayatını kaybetti. Teshiri aynı zamanda Düzenin Yararını Teşhis Konseyi üyesiydi.
1944’te İranlı bir ailenin çocuğu olarak Necef’te dünyaya geldi. Temel eğitimini aldıktan sonra Allame Muhammed Rıza Muzaffer Dinî İlimler Yüksek Eğitim Kurumuna kaydoldu. Buradan mezun olduktan sonra 1964’te İslami Davet Partisine (İDP) katılarak Muhammed Bakır es-Sadr’ın takipçisi oldu. Beş yıl sonra bu partiye üye olduğu gerekçesiyle tutuklansa da İran uyruklu olması nedeniyle birkaç ay sonra serbest bırakılarak İran’a gönderildi. İran’da ikamet ettiği dönemde İDP ile ilişkilerini kesmediği gibi Partinin Şeri Danışma Kurulu üyeliğine atandı ve 80’li yılların ortasına kadar Parti teşkilatında görevlerde bulundu.
Teshiri dinî eğitimini Ayetullah Muhammed Kazım Şeriatmedari’ye bağlı “İslami Darü’t-tebliğ” merkezinde devam ettirdi. 1979 Devrimi sırasında Ayetullah Şeriatmedari’ye yakınlığı hasebiyle Devrim’e mesafeli duruyordu. Fakat Muhammed Bakır es-Sadr’ın tavsiyesi üzerine Sadr’ın İran’daki diğer talebeleri olan Kazım Hairi ve Mahmud Haşimi Şahrudi gibi isimlerle beraber Ayetullah Humeyni’yi desteklemeye başladı.
Görevleri ve Faaliyetleri
Dinî ilimlerin yanı sıra Arap Edebiyatı’na da meraklı olan Teshiri, Devrim’den sonra ilk olarak devletin Arapça TV kanalında Ayetullah Humeyni’nin görüşleri bağlamında fıkhi hükümleri anlatmaya başladı. 80’li yıllarda İslami Tebliğ Kurumu uluslararası işlerden sorumlu yardımcılığı yaptı sonra bu Kurumun Mütevelli Heyeti üyeliğine atandı. Humeyni’nin vefatına müteakip içtihat yetkisi olmaması ve fıkhi konularda bir esere sahip olmayıp bu alanda dersler vermemesine rağmen Hamenei’nin içtihat yetkisine sahip olmasına onay verdi. Bu gelişmenin ardından birçok dinî ve kültürel kurumda çeşitli görevlere atandı ve medyada “ayetullah” unvanıyla kendisinden bahsedilmeye başlandı. Teshiri, Devrim Rehberi Ofisinde de bazı görevlerde bulundu. 1990’da Rehber Ofisinin uluslararası işlerden sorumlu yardımcılığına getirildi. 2012’de ise İslam dünyası işleri ile ilgili Rehber’in başdanışmanı olarak göreve atandı. Bunlarla birlikte Teshiri, iki dönem Uzmanlar Meclisi üyeliğine seçildi.
Hamenei’nin kararıyla Teshiri bazı diğer din adamlarıyla beraber 1990’da Dünya Ehlibeyt Kurultayını kurdu ve yine Hamenei tarafından bu Kurultayın genel sekreterliğine atanarak 9 yıl boyunca bu görevi sürdürdü. Vefatına kadar Kurultay Yüksek Konseyi başkanlığı yaptı. 1994’te bazı arkadaşlarıyla beraber İslami Kültür ve İlişkiler Kurumunu tesis etti ve 2001 yılına değin bu Kurumun başkanlığını yürüttü. Bu yılda Hamenei tarafından Uluslararası İslam Mezheplerini Yakınlaştırma Kurumu genel sekreteri olarak tayin edildi. 2012’ye kadar bu görevi sürdüren Teshiri daha sonra bu Kurumun Yüksek Konseyine başkanlık etti.
Bu görevlerle beraber İran’ın temsilcisi olarak Cidde Uluslararası İslam Fıkıh Akademisi, İslam Kalkınma Bankası Şeri Danışma Kurulu, İslami Mali Kuruluşlar Muhasebe ve Denetleme Kurumu Şeri Danışma Kurulu ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Kültür Bürosu Mütevelli Heyetinde bulunmuştur. Bir süreliğine Uluslararası Müslüman Âlimler Birliği Teşkilatına başkanvekilliği yaptıysa da Teşkilatın başkanı olan Şeyh Yusuf Kardavi’nin İran’ın özellikle Arap Baharı’ndan sonraki politikalarına ağır eleştiriler getirmesi üzerine görevden istifa etti. Teshiri birkaç yıl sonra Rusya’nın RT Arapça kanalına verdiği bir röportajda söz konusu kurumun değersiz olduğunu ifade etti.
Teshiri; tefsir, İslami iktisat ve İslam dünyasında düşünce ve kültür konularıyla ilgili onlarca Arapça ve Farsça telif ve tercüme esere sahiptir. Ayrıca yüzlerce televizyon ve radyo programı ile uluslararası seminer ve konferansa da katılmıştır. Katıldığı programlarda ise İran’ın politikalarını savunmuştur. Yaşadığı beyin kanamasından dolayı son yıllarda faaliyetleri hayli azalmış ve etkinliklere daha çok formalite gereği katılmıştır.
İslami Birlik İçin Çabaları
Teshiri son 30 yılda çeşitli görevlerde bulunduysa da daha çok İslam mezheplerini yakınlaştırma çabalarıyla öne çıkmıştır. Farklı İslam mezheplerinden bazı din âlimlerinin katılımıyla 1947’de Kahire’de kurulan ve 1979’a kadar faaliyetlerini sürdüren “Dârü't-takrîb beyne'l-mezâhibi'l-İslâmiyye”yi örnek alarak Müslümanlar arası ihtilafları azaltmak maksadıyla İran’da aynı tecrübeyi hayata geçirmeye çalışmıştır. Bazı yorumculara göre ise İran’da kurulan bu kurumun asıl amacı İran’ın İslam ülkelerinde ve özellikle Arap dünyasında nüfuzunu artırmaktan ibarettir.
Necef doğumlu olması, eğitimini bu şehirde alması, Arapçaya ve Arap Edebiyatı’na olan hâkimiyeti, Teshiri’nin Arap çevreleriyle daha rahat irtibat kurmasına vesile olmuştur. Bu nedenle İran kendisini Arap dünyasındaki dinî ve mezhebi çevrelere temsilci olarak göndermeyi tercih etmiştir. Buna ilaveten es-Sadr ve İhvancı çizgide ilerleyen İDP etkisinde İslam mezheplerini yakınlaştırma düşüncesine yakın durmuştur. Bundan dolayı açıkça olmasa da özel görüşmelerde İran’daki aşırı Şii akımları eleştirmiştir. İslam mezheplerini yakınlaştırma düşüncesini destekleyen isimlerle ilgili kaleme aldığı bazı telif eserleri veya bu yöndeki konuşmaları da bu duruma işaret etmektedir. Teshiri, ehl-i sünnetin kutsallarına saygısızlık yapıldığı Aşure duası gibi bazı Şii merasimlerini geçersiz ve aşırı mezhepçilerin icadı olarak görmüştür. Ayrıca 2003’te dönemin Devlet Radyo ve Televizyon Kurumu Başkanı Ali Laricani’ye yazdığı bir açık mektupta bu Kurumu mezhepçilik ihtilaflarını körüklemekle suçlayarak şu ifadeleri kullanmıştır: “Hazret-i Fatıma’nın vefatının yıldönümü münasebetiyle yapılan merasimlerde bazı aşırı davranışların ulusal medyada yer bulması, İslam dünyası kamuoyunda devletin itibarını zedelemektedir. Bu durum ayrıca ülke içindeki ehl-i sünnet kardeşlerimizi de rencide ediyor. Söz konusu davranışların dinî temelleri tartışmalı olduğu gibi bölgenin içinde bulunduğu mevcut hassas koşullar dikkate alındığında son derece tehlikeli ve endişe verici olduğu açıktır.” Teshiri’nin bu eleştirileri ise İran’daki aşırıcı akımların sert tepkilerine hedef olmuştur.
Teshiri İslam Mezheplerini Yakınlaştırma Kurumundaki görevi hasebiyle bu düşüncenin hayata geçmesi için çabaladı. Fakat sonuç itibarıyla İran devletine bağlı olmasından dolayı daima İran’ın bölgesel politikalarını desteklemesi, söz konusu çabalarıyla çelişti. Her yıl gerçekleştirilen Uluslararası İslami Birlik Konferansı’nın davetli listesine bakıldığında son yıllarda Konferans’a davet edilenlerle ilk yıllarda davet edilen isimler arasında anlamlı bir fark olduğu göze çarpmaktadır. Anlaşılan o ki söz konusu Kurum da İran’ın propaganda politikaları doğrultusunda araç olarak kullanılmaktadır.