PJAK, PKK’nın Kendini Fesih Kararına Nasıl Yaklaşıyor?

PJAK, PKK’nın Kendini Fesih Kararına Nasıl Yaklaşıyor?
Görsel @AA Images
PJAK, Türkiye’nin mevcut sosyo-politik koşullarında PKK’nın silahlı mücadeleyi sonlandırmasını “uygun” bir adım olarak değerlendirirken, İran’ın koşullarının silahlı mücadelenin devam etmesini gerekli kıldığını savunuyor.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Araştırmacı Çağatay Balcı

PKK terör örgütünün 12 Mayıs 2025’te yayımladığı bildiriyle kendini feshettiğini duyurması, Türkiye için olduğu kadar bölge açısından da önemli bir gelişmedir. Sürecin başından itibaren Ankara, fesih kararının PKK/KCK yapılanmasının bütün uzantılarını kapsadığını vurguladığı için gözler terör örgütünün Suriye ve İran’daki uzantılarına çevrildi. Buna bağlı olarak, örgütün Suriye kolu PYD/YPG ve İran kolu PJAK’ın örgütsel varlıklarını sonlandırma aşamasına geçmesi yönünde bir beklenti oluştu. Fakat şimdiye kadar her ikisinden de bu yönde somut bir adımın gelmediği görüldü. Dahası, ortaya koyduğu tutuma bakılacak olursa, PJAK’ın otonom bir hareket tarzı izleyeceği anlaşılıyor. Öte yandan İran’ın PKK’nın fesih kararına yönelik ortaya koyduğu resmî tutumun düşük düzeyli ve genel geçer söylemlerden ibaret kalması da dikkat çekti.

PJAK, PKK’nın fesih kararını Türkiye’deki Kürtlerin “özgürlük mücadelesinde” yeni bir safha olarak tanımladığı açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“PJAK, halkımızın özgürlük mücadelesinde şehit düşen tüm kahramanların anısını onurlandırırken, mevcut aşamada özgürlük yolunda ilerlemenin, güçlü ilke ve yöntemlerle, ilkelere bağlı bir şekilde devam edeceğine inanmaktadır. Kürt sorununa siyasi-yasal bir çözüm bulma sürecinin gerekliliklerine bağlı kalınması halinde, tüm bölgeyi etkileyen bir soruna çözüm bulma yolunda bir adım atılacağına inanmaktadır. Bu, Kürt halkının tam özgürlüğüne kavuşması yolunda yeni bir adımdır. Bu sürecin sonunda Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de demokratik ve özgür bir toplumun inşası, tüm Kürdistan ve Ortadoğu bölgesinde tarihî ve derin bir etki yaratacaktır.”

Bu açıklamalar PJAK’ın fesih kararını kendisi açısından bağlayıcı bulmadığını gösteriyor. Nitekim açıklamada, PJAK’ın söz konusu karara göre hareket edeceği yönünde bir işaret yer almadığı gibi, kararın “Türkiye ve Türkiye Kürtleri” özelinde bir değişim yaratacağı vurgulanıyor. Peki, PJAK’ın bu tutumunun arkasında yatan faktörler neler?

Öncelikle, PJAK’ın bu süreçte ortaya koyduğu “otonom davranışın sürdürülmesi” tutumunun, örgütün kendisini KCK yapılanmasının bir parçası olarak konumlandırmasına dayandığını belirtmek gerekir. Örgüt kendisini, elebaşı Öcalan’ın ideolojik görüşleri doğrultusunda yapılandırılan KCK’nın İran (Doğu Kürdistan-Rojhilat) uzantısı ve “İran Kürtlerinin meşru savunma gücü, kadın savunma gücü ve siyasi temsilcisi” olarak nitelendiriyor. Bu nedenle, PKK’nın fesih açıklamasında KCK yapılanmasına değinilmemesinin PJAK’ı cesaretlendirdiği; dolayısıyla mevcut pozisyonuna bakılırsa örgütün KCK yapılanmasına bağlı otonom bir örgütsel yapı olarak faaliyetlerini sürdürmeyi amaçladığı söylenebilir.

PJAK’ın İran’ın ve İran Kürtlerinin sosyo-politik koşullarına ilişkin değerlendirmesi de örgütün mevcut tutumunu belirleyen bir diğer etken. Buna göre PJAK, Türkiye’nin mevcut sosyo-politik koşullarında PKK’nın silahlı mücadeleyi sonlandırmasını “uygun” bir adım olarak değerlendirirken, İran’ın koşullarının silahlı mücadelenin devam etmesini gerekli kıldığını savunuyor. Bir diğer ifadeyle PJAK’ın, İran Kürtlerinin hukukunu İran devletine karşı korumaya devam etmek yönündeki anlayış ve söylemini sürdürdüğü görülüyor.

Bir diğer faktör de PJAK’ın 2014 yılında benimsediği “şiddet dışı çözüm ve demokratik siyaset” yöntemini halihazırda sürdürmesidir. Buna göre, 2014 yılında kuruluşu ilan edilen KODAR (Doğu Kürdistan Özgür ve Demokratik Toplum Kongresi), PJAK’ın siyasal mücadele organı ve yapısı olarak faaliyetlerini sürdürmekte, aynı yıl kurulan KJAR (Doğu Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu), PJAK’ın kadın hareketi olarak varlık göstermekte ve KCR (Doğu Kürdistan Gençlik Topluluğu) de örgütün gençlik yapılanması olarak örgütsel yapıda yer bulmaktadır. Örgütün 2014 yılında yaşadığı bu yapısal değişimle şiddet ve silahlı mücadele geri plana itildi; siyasi, kültürel ve kitle faaliyetler öncelendi.

PJAK’ın İran’daki faaliyetlerinin etkisi ve sahip olduğu potansiyel en belirgin biçimde 2022 yılında Mehsa Emini protestoları sırasında ortaya çıktı. Bu süreçte KODAR, KJAR ve KCR adlı yapılar aktif rol oynayarak özellikle kadınlar ve gençlerden oluşan kitlenin harekete geçirilmesinde etkili oldu. Bu durum PJAK açısından önemli bir kazanım olarak değerlendirilmiş ve örgüt böylece toplumsal etki kapasitesini test etme fırsatı bulmuştu. PJAK’ın “Kadın özgürlük hareketi” teması ve görselliğiyle kamuoyunda kazandığı etkinliğin, örgütün kendini feshetme olasılığını önemli ölçüde azalttığı söylenebilir.

Halihazırda sürmekte olan ABD-İran görüşmeleri, İsrail’in İran Kürtlerine yönelik politikaları ve nihayet İran’ın PJAK’a yaklaşımı da sürecin belirleyici diğer faktörleri olarak öne çıkıyor. PJAK, ABD-İran görüşmeleri sürecini yakından takip ederek ABD ile olası işbirliği imkânlarını değerlendirmeye çalışıyor. Bu bağlamda örgüt, ABD-İran görüşmelerinin olumsuz bir seyir izlemesi ve başarısızlıkla sonuçlanması halinde İran’a yönelik olası baskı/yaptırım sürecinde ABD desteğini almayı amaçlıyor. Diğer yandan İsrail’in İran Kürtlerini İran rejimine karşı harekete geçirme tasarıları kapsamında PJAK’ın kendisini potansiyel bir partner olarak konumlandırdığını da not etmek gerekiyor. Ayrıca PJAK, ABD ve İsrail’den alabileceği olası desteğin yanı sıra, İran tarafından İKDP ve Komele gibi diğer Kürt silahlı grupları dengelemek amacıyla araçsallaştırılması sayesinde de avantajlı bir konum elde ediyor. Söz konusu denklem PJAK’ın kendisini feshetmesi ihtimalini düşürüyor. Tüm bunlar dikkate alındığında, PKK’nın fesih kararının PJAK cenahında güçlü bir karşılık bulması kısa ve orta vadede olası görünmüyor.