Türkiye son yıllarda defalarca İran’ın bölgesel yayılmacılığını gündeme getirmiş, özellikle Suriye’deki büyük trajedi ve kaosta büyük rolü olduğunun altını çizmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan üst düzey görüşmeler yapmak üzere 4 Ekim Çarşamba günü Tahran'a günübirlik ve önemli bir ziyaret gerçekleştirdi.
Referandum ile ilgili temel sorulardan bir tanesi bölge ülkelerinin ve büyük güçlerin karşı çıkmasına rağmen Barzani yönetiminin ısrarının arkasında yatan nedendir.
“Fesat” kelimesi ve türevleri, örneğin “müfsit” (fesat çıkaran), İran İslâm Cumhuriyeti’nin siyasi ve hukuki bağlamlarında çokça karşımıza çıkan kavramlardandır.
Kuzey Irak’ta referandum meselesi etnik bir konu değildir. Anlaşılması gereken temel husus 2,5 milyonluk bir tabana sahip bir liderin aldığı fevri kararın tüm büyük Orta Doğu’da yol açacağı komplikasyonlarla ilgilidir. Burada Kerkük bir patlama noktasıdır
Geçen yüzyıla bakıldığında İran ile Irak Kürtleri’nin ortak düşmanları Bağdat’a karşı müttefik oldukları görülür.
İranlı resmi makamlarca yapılan açıklamalara bakıldığında IKBY’nin bu kararına gösterilen tepkinin Türkiye’nin ve hatta Irak Merkezî Yönetimi’nin tepkisinden daha sert olduğu dikkati çekmektedir.
Yezdi’nin sergüzeşti bir anlamda 20. yy İran’ında örneğine çokça rastlanan bir ideolojik savrulma öyküsüdür.
Türkiye’nin son yıllarda politik ilişkilerini geleneksel müttefiklik ilişkilerinin ötesine taşımaya çalıştığı ve bu amaçla çok yönlü dinamik bir dış politika izlediği biliniyor.
Suudi Arabistan’ın daha önce de denediği Iraklı Arap Şiileri İran’dan uzaklaştırıp kendi yanına çekme girişiminin başarılı olma ihtimali yine şüpheli.
Her anayasanın zamanla eskidiği ve revizyona ihtiyaç duyduğu aşikardır.