İran’daki Korona Salgınında Mevcut İhmaller ve İhtimaller

İran’daki Korona Salgınında Mevcut İhmaller ve İhtimaller
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran’da geçtiğimiz hafta (19 Şubat Çarşamba günü) görülmeye başlanan koronavirüs salgını birkaç gün içerisinde hızla bütün ülke sathına yayıldı. Başlangıçta Kum şehrinde görülen hastalık vakaları; Tahran, Gilan, Isfahan, Merkezi ve Hemedan eyaletlerine de sirayet etti. Ölü sayısı salgının ortaya çıktığı ilk altı gün içerisinde (25 Şubat günü itibarıyla) 15’e yükseldi. Kesin tanı konulan hasta sayısı ise 47 kişi olarak verilirken sonradan bu bilgi düzeltilerek 61 olarak açıklandı. 25 Şubat’ta son paylaşılan resmî sayıya göre ülkenin; Kum, Tahran, Gilan, Merkezi, Isfahan, Mazenderan, Hemedan, Semnan, Horasan-ı Rezevi, Fars, Hürmüzgan, Kirmanşah, Elborz eyaletlerinde 95 kadar koronavirüs hastası bulunmaktadır.

Salgının ortaya çıktığı Kum şehri koronavirüs vakalarının en yoğun yaşandığı yer oldu. Kum’da yaşanan son gelişmelerden biri de şehirde salgınla mücadele eden baş aktörlerden Kum Sağlık Bilimleri Hastanesi Dr. Muhammed Rıza Kadir'in koronavirüs şüphesiyle karantina altına alınmasıdır. Kum Milletvekili Ahmed Emirabadi Ferahani ise şehirdeki durumun vahametinden şikâyet ederek 24 Şubat günü Mecliste yaptığı konuşmasında hükûmetin koronavirüs ile mücadelede başarısız olduğunu dile getirdi. Ardından gerçek ölü sayısının açıklanmadığını ve Kum’da yaklaşık 50 kişinin koronavirüsten dolayı öldüğünü, 250’den fazla kişinin de hastanelerde karantinada tutulduğunu ifade etti. Şehirdeki vahim durumun baş sorumlusunun Sağlık Bakanı olduğunu söyleyen Kum Milletvekili’ne cevaben Sağlık Bakanlığı Genel Yardımcısı İrec Harirçi, Kum’da 50 kişinin öldüğüne yönelik açıklamaların asılsız olduğunu ve Sağlık Bakanlığının haricinde kimsenin konu hakkında açıklama yapma yetkisinin bulunmadığını, güncel gelişmelerin de her gün saat 13.00’te halkla düzenli olarak paylaşılacağını belirterek ölü sayısının resmî açıklamadan daha fazla olduğu yönündeki şüpheleri ortadan kaldırmaya çalıştı.

Ferahani’nin Meclisteki konuşmasında ileri sürdüğü hususlardan biri de Kum’da hastalığın teşhisinde kullanılan laboratuvar cihazlarının yetersiz oluşudur. Salgının baş gösterdiği Gilan şehrinde de aynı durum söz konusudur. Gilan Sağlık Bilimleri Üniversitesi Başkanı Arselan Salari hastalığın teşhisi için gerekli olan ekipmanın bulunmadığını bundan dolayı şüphelilerden alınan kan örneklerinin Tahran’a gönderildiğini açıkladı. Ancak taşradan gelen verilerin toplandığı koronovirüsle mücadelede merkezlerinden biri olarak tayin edilen Tahran’ın Yaftabad Hastanesi’nde dahi söz konusu cihazların yetersiz olduğu belirtilmektedir. İran ambargolar nedeniyle söz konusu tıbbi cihazların temini konusunda sıkıntı yaşamaktadır. Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde Sağlık Bakanlığının veri toplama ve taşrada bulunan hastanelerden salgınla ilgili güncel bilgi alma konusundaki zafiyeti daha iyi anlaşılmaktadır. Bununla beraber Sağlık Bakanlığının birtakım verileri halka geç açıklamak istediği de görülmektedir. Ancak bu durum, kesin teşhis konulan hasta sayısı aynı kalırken ölüm vakalarının arttığı ve hastalık vakasıyla ölüm vakalarının arasındaki oranın sürekli yükseldiği tuhaf bir vaziyetin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Sağlık Bakanlığının paylaştığı rakamlara bakılırsa koronavirüs teşhisi konan her dört kişiden biri vefat etmektedir. Ancak virüs ne derece gelişmiş olursa olsun grip salgınlarında bu kadar yüksek bir ölüm oranıyla karşılaşılması mümkün değildir. O hâlde Bakanlık gerçek hasta sayısını açıklamak zorundadır. İran’da salgının çok daha ciddi boyutlara çıktığını ve hasta sayısının belirtilenden çok daha fazla olduğunu tahmin etmek zor değil. Nitekim İran’da 21 Şubat Cuma günü milletvekilliği seçimleri gerçekleşti. Milletvekili adayları seçim çalışmaları kapsamında birçok miting ve toplu görüşmeler yaptı ve en nihayetinde insanlar oy kullanabilmek için bir araya geldi. Seçim sürecinde ortaya çıkan kalabalıklar, hastalığın çok daha geniş bir kitleye yayılmış olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir.

Tıbbi malzeme ve cihaz sıkıntısının yanında İran’da ambargonun da etkisiyle doktor göçünün hızlı bir ivme kazandığı ve hâlihazırda Tahran, Isfahan ve Yezd şehirleri haricindeki bütün bölgelerde sağlık personelinin yetersiz oluşu nedeniyle ciddi hizmet aksaklıklarının yaşandığı bilinmektedir. Bu koşullarda salgın eğer taşrada doktor ve sağlık personelinin yetersiz olduğu bölgelere yayılırsa hastalığa yakalanan kişilere tıbbi müdahalenin gecikmesi ve dolayısıyla salgının daha hızlı bir şekilde yayılması muhtemeldir.

Sağlık Bakanlığının alması gereken acil tedbirlerden biri de Kum kentinin karantinaya alınmasıdır. Kum Milletvekili Ahmed Ferahani karantina kararının elzem olduğunu 24 Şubat’taki konuşmasında dile getirdi. Söz konusu önlemi Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Fahreddin Koca da dile getirmiş ve Kum şehrinin karantinaya alınması hâlinde sınırların kapalı tutulmasına gerek olmayacağını açıklamıştı. Ancak İran Sağlık Bakanlığı Genel Yardımcısı Harirçi’nin açıklamaları, karantina konusunu pek ciddiye almadıklarını göstermektedir. Harirçi karantinanın savaş dönemleri ve veba salgınları için yapılan bir uygulama olduğu ifadelerini kullandı. Hükûmet ve sağlık teşkilatı Kum şehrini karantinaya almaktan ziyade Eyalet Güvenlik Şûrasının aldığı kararla camilerde namazların cemaat hâlinde kıldırılmaması ve Kum’da bulunan Masume Türbesi’ndeki dinî ve kültürel törenlerin icrasının iptal edilmesi tedbirleriyle yetinmekte. Görünen o ki dinî mekânlar ziyaret edilmeye devam edilecektir. Bu da hastalığın yayılmasının önüne geçilememesine neden olacaktır. Kum’daki bölgenin karantina altına alınmamasında ısrar edilmesi salgının Kum haricinde İran’ın 10 eyaletine hızla yayılmasına, “endemi” salgın türünden (belirli bir bölgeyi etkileyen) “pandemi” (birkaç bölgeyi veya bütün bir ülkeyi etkileyen) salgın türüne dönüşmesine ve İran’ın komşu ülkeleri tehdit eder bir salgın merkezi hâline gelmesine yol açmıştır. Kum şehrinin karantinaya alınmamasının arkasında birkaç sebep vardır. Bunlardan biri Masume Türbesi ve Cemkeran Camii gibi dinî mekânlara yapılan ziyaretlerin durmasının istenmemesidir. Bu mekânlara atfedilen kutsiyet ve Tahran yönetiminin bu mekânları düzenin birer kalesi olarak görmesi, bahsi geçen karantina kararının alınmaması cihetindeki direnci açıklayabilir.

Yine de salgının önlenmesi adına birtakım tedbirler alınmaktadır. Kesin tanı ve ölüm vakalarının arttığı Tahran’da bütün eğitim kurumlarının Nevruz Bayramı’na kadar tatil edilmesine karar verildi. Bu tür salgınlarda tatil kararları insanların kamusal ve sosyal alanlarda bir arada bulunmalarını ve hastalığın hızla yayılmasını önlemek amacıyla alınır. Halk da tatil ilan edilmesi nedeniyle rehavete kapılmamalı ve durumun ciddiyetine vakıf olarak gerekli olmadıkça evden çıkmamaya gayret etmeli ve kalabalık ortamdan uzak durmalıdır. Ancak tatil kararının ardından Tahran’daki insanların kuzeydeki Reşt ve Gilan bölgelerine tatile gittiklerine dair haberler paylaşılmaktadır. Bu durum halkın salgın durumuna pek fazla ehemmiyet vermediğini göstermektedir. Bu tür seyahatler salgın vakalarının kuzeydeki tatil beldelerinde daha sık görülmesine yol açacaktır. İran bahsedilen bu ihmaller ve eksiklikler nedeniyle tıpkı Aralık 2019’da yaşanan grip salgınında olduğu gibi korona salgını krizini de yönetmekte başarısız olmuştur. Bu şartlarda salgının çok daha hızlı bir şekilde geniş bir coğrafyaya yayılması hatta İran’ın komşularını daha fazla tehdit eder hâle gelmesi kaçınılmaz bir olasılıktır.