İran’ın ŞİÖ Üyeliği: Beklentiler ve Muhtemel Senaryolar

İran’ın ŞİÖ Üyeliği: Beklentiler ve Muhtemel Senaryolar
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran, Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ile siyasi belirsizlik içinde geçen on beş yıllık gözlemci üyeliğin ardından 16-17 Eylül 2021 tarihinde, Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’de düzenlenen ŞİÖ 21. Zirvesi’nde, Örgüte tam üye olduğunu açıkladı. Zirveden aylar önce yapılan değerlendirmelerde, İran’ın ŞİÖ 21. Zirvesi’nde Örgüte üye olabileceği söylemleri, muhtemel bir üyeliğin Tahran’ın “Doğu’ya bakış” politikasında önemli bir aşama olarak görüldü. Nitekim son yıllarda Batı ambargolarından dolayı özellikle ekonomik açıdan büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalan İran’ın, ŞİÖ’ye tam üyeliği, Tahran’ın dış politika hedefleri için algılanan bir gereklilik hâline gelmişti. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin de ilk basın toplantısında gazetecilere verdiği demeçte, selefinin aksine dış politikasının Nükleer Anlaşma ile sınırlı olmayacağını belirtmesinin yanı sıra Çin ve Hindistan gibi büyük ekonomik güçlerle iş birliğini artırma söylemleri, İran dış politikasının Reisi yönetiminde Doğu eğilimli olacağı yönündeki spekülasyonları körüklemişti.

Bu kapsamda Reisi, 16 Eylül’de cumhurbaşkanı olarak ilk yurt dışı ziyaretini, Tacikistan Cumhurbaşkanı’nın resmî daveti üzerine ŞİÖ Zirvesi’ne katılmak için Duşanbe’ye gerçekleştirdi. Reisi, ziyareti kapsamında birçok görüşme gerçekleştirirken İran’ın, ŞİÖ üyesi ülkelerle iş birliğinin artırılması ve ülkenin ŞİÖ’ye üyeliği toplantıların temel konusunu oluşturdu.

İran’ın ŞİÖ’ye Üyelik Süreci

İran, 2005 yılında ŞİÖ gözlemci üyesi olduktan sonra 2008 ve 2015 yıllarında tam üyelik için başvurmuş ancak her iki başvurusu da çeşitli gerekçelerle reddedilmişti. İlk başvuru 2008 yılında yapılsa da İran’ın, Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’nın 7. bölümünde belirtilen yaptırımların kapsamında olması gerekçesiyle reddedildi. İkinci başvuru ise 2015 yılında yapıldı. 2015 yılında İran ve P5+1 ülkeleri arasında Nükleer Anlaşma’nın imzalanması ve ardından İran’a uygulanan uluslararası yaptırımların kaldırılması, Tahran’ın yeniden tam üyelik başvurusunda bulunmasına yol açtı. Ancak bu başvuru da Tahran yönetiminin, Tacikistan İslami Hareketi’ni desteklediği gerekçesiyle Duşanbe hükûmeti tarafından reddedildi. Bu tarihten sonra Tahran ve Washington arasında yükselen gerilim ve İran’ın Donald Trump Dönemi’nde yeni yaptırımlara maruz kalması, ülkenin ŞİÖ’ye tam üyelik başvurusu yapmasını engelleyen temel faktörler oldu.

İran’ın, 2015’te BM yaptırımları kapsamından çıkması, ülkenin ŞİÖ üyeliği önündeki engellerden birinin kalktığı anlamına gelirken diğer engelin ise Ağustos 2021’de yapılan açıklamalar ile ortadan kalktığı ve ülkenin ŞİÖ tam üyeliği önünde bir engel kalmadığı belirtildi. 11 Ağustos 2021’de İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani, Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Patruşev ile yaptığı telefon görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada, İran’ın üyeliğine karşı çıkan Tacikistan ve Türkmenistan gibi ülkelerin çekincelerini atlattığını belirtti. Şemhani, önceki başvurularında ortaya çıkan sorunların çözüldüğünü ve İran’ın Örgüte üyeliği önünde siyasi bir engelin kalmadığını açıkladı. Aynı zamanda Tacikistan Meclis Başkanı’nın, Reisi’nin yemin törenine katılması ve onunla bire bir görüşmesi, iki ülke arasındaki siyasi sorunların ortadan kalktığının göstergesi olarak görüldü.

Bu açıklamaların yarattığı atmosferde gerçekleşen ŞİÖ 21. Zirvesi’ne katılan İran Cumhurbaşkanı ve beraberindeki heyet, zirveden Tahran adına olumlu bir kararın çıkmasını sağladı. İran’ın ŞİÖ’ye üye olduğunu duyuran Reisi; “Bölgesel düzeyde gerçek barış ve iş birliğini sağlamak ve diyalog için birkaç fırsattan biri olan bu önemli ve etkili toplantıya katılmaktan memnuniyetimi ifade etmeme izin verin ve İran’ın daimî üyeliği için tüm değerli üyelere içtenlikle teşekkür ediyorum.” diyerek İran’ın Örgütün yeni üyesi olduğunu ilan etmiş oldu. Reisi’nin söylemlerinde diğer üye devlet başkanlarının değindiği “kabul süreci” kavramı yer almazken İran’ın sahip olduğu stratejik konum itibarıyla üye ülkelerle iş birliğini artıracağı beklentileri hâkimdi.

Diğer taraftan İran’ın, Örgüte üye mi olduğu yoksa üyelik sürecinin mi başladığı hakkında farklı söylemler ortaya çıktı. İran tarafından yapılan açıklama, ülkenin üye olduğu yönündeyken Çin ve Rusya gibi ülkelerden yapılan açıklamalar İran’ın Örgüte üyelik sürecinin başladığı yönünde. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping; “Bugün itibarıyla İran’ı, ŞİÖ’nün üyesi olarak kabul etmek için gerekli prosedürleri başlatıyoruz.” derken Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den de bu minvalde bir açıklama geldi. Putin, “Rusya, İran’ın ŞİÖ üyelik sürecini başlatma kararını destekliyor.” diyerek ülkenin üye olması önünde belli bir prosedür sürecinin olduğunu belirtmiş oldu. Pakistan Başbakanı İmran Han ise İran’ın, ŞİÖ’ye tam üye olarak kabul sürecine girdiğini belirtti. Özellikle Cinping ve Putin’in açıklamalarında geçen “üyelik için gerekli prosedürler” ifadelerine bakıldığında İran’ın Örgüte tam üyeliğinin belli bir süre sonra gerçekleşeceği anlaşılmaktadır ve bu sürenin Hindistan ve Pakistan’ın süreci ile benzer olması muhtemeldir. Nitekim ŞİÖ, Hindistan ve Pakistan’ın 2015 yılında Ufa’daki üyelik tekliflerini onaylamış ancak her iki ülke de üyeliklerinin onaylanmasından yaklaşık 2 yıl sonra 2017’de, Astana’daki zirvede tam üyelik kazanmıştı. Diğer taraftan prosedürlerle ilgili de herhangi bir açıklama yapılmaması İran’ın ŞİÖ üyeliğinin hangi prosedürlerin uygulanmasından sonra gerçekleşeceği, bu sürecin Hindistan ve Pakistan’ın süreci ile aynı olup olmayacağı önümüzdeki süreçlerde yapılacak olan açıklamalarla kesinlik kazanacaktır.

Tam Üyelik Tahran’a Ne Kazandırır Ne Kaybettirir?

İran’ın ŞİÖ üyeliğinden birtakım beklentileri bulunmaktadır. Öncelikle İran, ABD yaptırımlarının baskısını azaltmak ve muhtemelen ABD’ye karşı “diplomatik bir gösteri” için yeni mecralar yaratmak umuduyla Avrasya ekonomi ve güvenlik kurumlarına katılım peşinde koşuyor. Nitekim Reisi, ŞİÖ Zirvesi’nde yaptığı açıklamada “Dünya, hegemonya ve tek taraflılığın başarısız olduğu yeni bir döneme girdi.” diyerek söz konusu durumun diplomatik bir başarı olduğunu vurgulamaya çalışmıştır. Öte yandan ŞİÖ’nün daha önce aldığı bir karara göre BM ambargosu altındaki ülkelerin, Örgüte üye olamayacağı ilkesi bulunuyor. Bu bağlamda değerlendirildiğinde ŞİÖ’nün, İran’ı tam üye olarak kabul etmesi; Örgütün, İran’ın tek taraflı yaptırımlara tabi olduğunu ve ŞİÖ üyelerinin bu yaptırımları uluslararası yaptırımlar olarak tanımadığı anlamına geliyor. Bu tutum da bölge uzmanlarına göre İran’ın uluslararası arenadaki söylemlerini destekler nitelikte ve ABD yaptırımlarının meşruiyetinin sorgulanmasına yol açıyor. Diğer taraftan İran’ın üyeliği, Tahran’ın diğer üye ülkeler ile ilişkilerini ilerletmesinde etkili olabilir. Her ne kadar Rusya ve Çin, Örgütün kilit üyeleri olsa da İran, diğer üyeler ile de önemli çıkar alanlarına sahiptir. Ancak uluslararası politik ekonominin gerçekleri ve üye devletlerinin çatışan gündemleri; ŞİÖ’ye üye olmanın, İran’ı uluslararası sistem nezdinde anlamlı bir şekilde güçlendireceği anlamına gelmiyor. Özellikle üye ülkeler arasındaki çatışma alanlarının çokluğu (özellikle 2017’de Hindistan ve Pakistan'ın Örgüte üye olmasıyla şiddetlenen üyeler arasındaki çeşitli güvenlik öncelikleri ve gerilimler) ŞİÖ’nün bir güvenlik blokundan çok diplomatik bir forum gibi işlev gördüğünü gösteriyor. Dolayısıyla üyeler arasındaki söz konusu çatışma alanlarının fazlalığı; Tahran’ın, İran’ı doğrudan ilgilendirmeyen meselelerde dahi taraf tutmasına neden olabileceği için tam üyeliğin, Doğu’ya bakış politikasını sekteye uğratma riskine sahip olması söz konusudur.

Ekonomik açıdan bakıldığında ise İran, ŞİÖ’den ekonomik anlamda büyük çıkarlar elde etmeyi ummaktadır. Gerek dünyanın en büyük pazarlarından Çin ve Hindistan’ın gerekse İran’ın ortak değerler taşıdığını belirttiği Orta Asya ülkeleri ve Pakistan’ın Örgütte bulunması, İran’ın üye ülkelerle arasındaki ticari ilişkileri artırması için bir vesile olarak görülmektedir. Ancak ŞİÖ’nün, ticaret ve ekonomi ağırlıklı bölgesel bir topluluk olmadığını belirtmek gerekir. Nitekim ŞİÖ Şartı’na bakıldığında Örgütün öncelikli hedefinin, üye ülkelerin ulusal güvenliklerine ve toprak bütünlüklerine yönelik terör, ayrılıkçı ve radikal hareketlerden kaynaklanan ortak tehditleri etkisiz hâle getirmek olduğu görülmektedir. Dolayısıyla İran’ın, sürekli ekonomik iş birliği üzerinden durumu değerlendirmesi ve üyeliğin ülke ekonomisi üzerinde ciddi bir etkisinin olacağını belirtmesi, bu yönde beklentilerin eksik kalmasına neden olabilir. Zira üye ülkeler arasında bir “serbest ticaret bölgesi” bulunmadığından ekonomik beklentilerin bu sistemde gerçekleşmesini beklemek doğru olmayacaktır. Örneğin Rusya, üye ülkeler üzerindeki etkisini kaybetme endişesi nedeniyle Çin’in ŞİÖ üyeleri arasında serbest ticaret bölgesi oluşturma önerilerine karşı çıkmaktadır. Bu durumun da Tahran’ın beklentilerine ters düştüğü görülmektedir.

Tam üyelik, Örgütün karar alma süreçlerinde taahhütlerde bulunmak ve resmî bir pozisyon takınılmasını gerektirebileceği için gözlemci statüsüne sahip olmaktan farklı olacaktır. Dolayısıyla İran, başta Rusya ve Çin olmak üzere çoğunluğu arasında sınır problemleri ve bölgesel güç rekabeti olan üyelerin temel kaygılarını paylaşmadığı için söz konusu ülkeler arasında sıkışabilir. Örneğin ŞİÖ’nün bir üyesi olarak İran’dan, kendisini doğrudan ilgilendirmeyen bir konu olan Hindistan’ın Çin ve Pakistan ile olan toprak anlaşmazlıklarına karşı tutumunu ifade etmesi beklenebilir. Bu da İran’ın beklentilerine ters düşmektedir.

Sonuç olarak İran, ŞİÖ’ye üye olarak bölgesel sorunları Örgüt bazında diğer ülkelerle birlikte çözme şansı yakalayabilir ancak bu durum; Tahran’ın, Örgütü veya politikalarını güçlü bir şekilde etkileyebileceği anlamına gelmemektedir. İran, Örgüte üye olarak siyasi açıdan izolasyonlardan kaçınma şansını elde etse de üye ülkelerin ABD ile olan ilişkileri bu durumu da kısıtlamaktadır. Ayrıca Tahran ve Washington arasında devam eden nükleer müzakerelerin sonuç vermemesi ve İran’ın nükleer arayışlarını devam ettirmesi, ülkenin yeniden BM yaptırımları kapsamına girme riskini barındırdığı için üyelik sürecinin beklenenden daha fazla sürmesi de olasıdır.