Azerbaycan’ın Tahran’daki Büyükelçiliğine Saldırının İran Basınına Yansımaları

Azerbaycan’ın Tahran’daki Büyükelçiliğine Saldırının İran Basınına Yansımaları
AA
Tahran’ın Azerbaycan’a yönelik gerilimi tırmandırma eylemleri çerçevesinde gelişen elçilik saldırısını irdeleyen İran basınında, Bakü ve Ankara’ya karşı manipülatif bir üslup hâkimdir.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Azerbaycan-Ermenistan rekabetinde kendisini Müslüman bir ülke olan Azerbaycan’ın yerine Batı ülkeleri tarafından desteklenen ve himaye edilen Ermenistan’ın yanında konumlandıran Tahran yönetimi, Azerbaycan karşıtlığı çerçevesinde geliştirdiği söylem ve eylemler aracılığıyla gerilimi tırmandıran bir politika gütmektedir. Tahran yönetiminin izlediği bu politika, bölgedeki tansiyonu alevlendiren krizleri beraberinde getirmektedir. Bu krizlerin en güncel örneği ise 27 Ocak Cuma günü, Azerbaycan’ın İran’ın başkenti Tahran’da bulunan büyükelçiliğine yönelik saldırı olmuştur. İranlı yetkililerin “kişisel saikle gerçekleştirilen münferit bir olay” şeklinde telakki ettiği menfur saldırı, İran basınında büyük yankı uyandırmıştır. Farklı siyasi yaklaşımlar benimseyen basın kuruluşları, saldırıya ilişkin çeşitli haber ve değerlendirmelere yer vererek olayın detaylarını çok yönlü bir zeminde işlemiştir. 

Muhafazakâr Gazetelerin Yaklaşımı

Devrim Rehberi’nin uhdesi altında neşredilen ve doğrudan Ali Hamenei’nin görüşlerini yansıtan aşırı radikal Keyhan gazetesi, mezkûr saldırıya ilişkin en dikkat çekici değerlendirmeyi sunan muhafazakâr yayınlar arasında yer almıştır. Gazetenin “Batı Medyasının Şahsi Bir Anlaşmazlıkla Gerçekleştirilen Saldırıya Siyasal Boyut Kazandırma Çabası” başlıklı yazısında, “Bakü, İran karşıtı teröristlere yaptığı ev sahipliği hakkında henüz bir açıklama yapmadığı gibi hem iyi komşuluk ilkesine saygı göstermedi hem de siyonistlerin, casusluk ve sabotaj eylemlerine sessiz kaldı.” ifadelerine yer verilmiştir. Bunun yanında, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hikmet Hacıyev ile İsrail’in Bakü Büyükelçisi George Dick’in söz konusu saldırıya ilişkin görüşmesine yer verilerek Azerbaycan’ın İsrail’e aldanmaması konusunda uyarıda bulunulmuştur. Son olarak yazıda; İran’ın eski Azerbaycan Büyükelçisi Muhsin Pak Ayin’in “Siyonist rejim ve Pantürklerin yaydığı haberlere karşı dikkatli olmalıyız. Azerbaycan’ın, konuyu akıllı ve sağduyulu bir şekilde takip edeceğine ve iki ülke ilişkilerinin zarar görmesine izin vermeyeceğine inanıyorum.” ifadelerine yer verilmiştir.

Söz konusu saldırıya ilişkin dikkat çekici diğer bir analiz, İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf’a yakın Horasan gazetesinden gelmiştir. Saldırıyı, “Büyükelçilikte Kişisel Saikli Gerçekleştirilen Saldırı ve Bakü’nün Diplomatik Olmayan Oyunu” manşetiyle haberleştiren gazete; Azerbaycan’ın, olayı terör saldırısı olarak okumasının arka planı ve gerekçesi olarak sunduğu 8 maddelik bir değerlendirmeye yer vermiştir: 

  1. “Bakü Büyükelçiliğinde meydana gelen olay, suç teşkil eden ve terör içermeyen bir eylemdi ancak Azeri medyası ve Bakü yetkilileri, terör kapsamında bir algı yarattı.
  2. Azerbaycan’ın Tahran’daki büyükelçiliğini kapatma kararı, güvenlik görevlisi kisvesi altında faaliyet gösteren gizli bir ajanın öldürülmesiyle alakalı değil. Bu kararın, saldırıya tepkiden ziyade farklı amaçlarla alındığı muhakkak.
  3. Bakü Devlet Başkanı ve Bakü Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin sert açıklamaları, Bakü Cumhuriyeti’nin İran ile gerilimi artırmaya yönelik tehlikeli planına işaret etmektedir. Elbette İran ile gücü hiçbir şekilde kıyaslanamaz ancak İsrail’in provokasyonları ve Türkiye’nin desteği, bu tür eylemlerde bulunmasına yol açıyor. 
  4. İsrail, uzun süredir Bakü Cumhuriyeti’nde yuvalanıyor; İran’ı sınır krizi yaşayan ülkeler arasına dâhil etmek için Bakü’yü Lübnanlaştırmaya ve İran’a karşı kışkırtmaya çalışıyor. İran’da Azerice konuşan nüfusun fazla olması da bu krizin derinliğini artırabilir.
  5. İlham Aliyev, İran’a pençelerini ve dişlerini göstermek amacıyla son aylarda Türkiye ve İsrail’in desteğiyle çeşitli tatbikatlar yaptı.
  6. Aliyev, Ermenistan’ın Sunik bölgesini işgal ederek Nahçıvan’la kara bağlantısını sağlamaya çalışıyor. Bu iddialı ve illegal hedefin önündeki tek engel İran. 
  7. Ermenistan’ın Sunik bölgesinin işgali, hiç şüphesiz Tahran’la bir çatışmaya yol açacaktır ve bu, İsrail’in arzusudur.
  8. Bakü’nün Tahran’daki elçiliğinin kapatılması, iki ülke arasında daha fazla gerginliğin başlangıcı olabilir.”


Bunlara ek olarak Devrim Muhafızları Ordusuna (DMO) yakın Cevan gazetesi, “Elçilik Olayına Bakü Yetkililerinin Duygusal ve Şüpheli Tepkisi”; Direniş Cephesine yakın Vatan-ı İmruz gazetesi ise “Namus Cinayeti” manşetini kullanmayı tercih etmiştir. 

Reformcu ve Ilımlı Çizgideki Gazetelerin Yaklaşımı

Eski Cumhurbaşkanı Ekber Haşimi Rafsancani’ye yakın Arman-ı İmruz gazetesi, reformcu ve ılımlı çizgideki gazeteler arasında en dikkat çekici değerlendirmeyi sunan yayın olmuştur. Gazetenin “Bakü-Tahran Hattındaki Belirsiz Gelecek” başlıklı yazısında, ülke sınırlarının İran’ın düşmanlarıyla kuşatıldığı bir jeopolitiğe sahip olduğu ancak Tahran için oluşabilecek en büyük tehlikenin, kuzeybatı sınırından yani Güney Kafkasya’dan gelebileceği değerlendirmesinde bulunulmuştur. Bunun gerekçesi olarak “İsrail’in Azerbaycan topraklarından İran’a karşı keşif harekâtları yapması hâlinde, Ankara’dan da stratejik tehditler gelecektir. Ankara, İran Azerilerini İranlı kimliğinden ayırmak için Pantürkçü duyguları kışkırtıyor.” şeklinde bir argüman sunulmuştur. İran’ın, 2. Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan ve Türkiye’nin faaliyetlerine karşı çıkamadığı belirtilen yazıda, Tahran’ın ulusal güvenlik ve toprak bütünlüğü tehlikesine rağmen kaynak ve müttefik yetersizliği gibi etkenler nedeniyle eskisi gibi inisiyatif alamadığı vurgulanmış ve iki ülkeye karşı bekle-gör politikası güttüğü aktarılmıştır. Elçilik saldırısının İran’a hiçbir şekilde fayda sağlamadığı gibi Azerbaycan halkı nezdinde İran karşıtı söylemi pekiştirdiği vurgulanmaktadır. Ayrıca “Her hâlükârda büyükelçiliğe yapılan saldırı, İran-Azerbaycan arasında Rusya’nın çıkarlarını da etkileyen temel bir çatışmaya işaret ediyor.” ifadelerine yer verilmiştir. 

Reformcu ve ılımlı cenahın en önemli yayınlarından olan Şark gazetesi, saldırının kişisel saikle gerçekleştirildiğine dikkat çekmiş ve olayı, silahlı saldırı olarak nitelemiştir. Yeşil Hareket’in lideri Mehdi Kerrubi’nin partisi olan İtimad-ı Millî Partisine yakınlığıyla bilinen İtimad gazetesi, şahsi anlaşmazlıkla gerçekleştirilen saldırının Bakü-Tahran ilişkilerine zarar verdiğini ön plana çıkarmıştır. Kerrubi’ye yakın diğer bir yayın olan Aftab-ı Yezd gazetesi ise “Acı Olay” başlığını kullanmıştır. Hasan Ruhani Dönemi’nde milletvekilliği yapan Muhammed Ali Vekili’nin denetiminde neşredilen İbtikar gazetesi, olayı “Diplomatik Sarsıntının Serüveni” şeklinde haberleştirirken Kargozaran-ı Sazendegi Partisine yakın Sazendegi gazetesi ise “Kişisel Saikle Yapılan Saldırı” manşetine yer vermiştir.

Değerlendirme

Tahran yönetimi, bölgesel rakip olarak gördüğü Azerbaycan ile Türkiye’ye karşı, sahada ve diplomaside gerilimi tırmandıran eylemleri beraberinde getiren saldırgan ve pervasız bir tutum benimsemiştir. Azerbaycan’ın jeopolitik ehemmiyetinin güçlendiği 2. Karabağ Savaşı’nın Tahran-Bakü hattında yarattığı derin kırılma çerçevesinde giderek yoğunlaşan bu tutum, İran basınına da sirayet etmiştir. Nitekim elçilik saldırısının da bu minvalde okunduğu görülmektedir. Genel itibarıyla ulusal güvenlik çerçevesinde, Azerbaycan ve Türkiye’ye yönelik manipülatif bir üslup hâkim olmakla beraber gazetelerin yayın politikasına göre üsluptaki nüans da değişmektedir. Bunun dışında Tahran yönetiminin “kişisel saikle gerçekleşen münferit saldırı” söylemine paralel bir zemin sunulmuştur.

Muhafazakâr gazeteler; saldırıyı, radikal bir çerçevede işlemekle beraber kişisel saikle gerçekleşen olaya siyasi ve diplomatik bir boyut kazandırma gayreti güden enformasyon savaşı bağlamında okumaktadır. Bu yayınlarda, Azerbaycan’ın İsrail ve Türkiye’yi arkasına alarak İran’a yönelik art niyetli planları olduğu ileri sürülmektedir. Fars milliyetçilerinin, Azerbaycan’ın İran topraklarından koparıldığı argümanına dayanan “Bakü Cumhuriyeti” kavramı ile İran’daki Türklerin asimile edilen Farslar olduğu safsatasını güçlendirmek için öne sürdükleri “Azeri dilliler” ifadesine sıklıkla başvurulduğu görülmüştür. Dolayısıyla Azerbaycan Cumhuriyeti’nin meşruiyetinin yanında, İran’daki Türk varlığını da sorgulayan bir perspektif çizildiğini söylemek yerinde olacaktır. Buna karşılık muhalefet pozisyonundaki reformcu ve ılımlı çizgide hareket eden gazetelerin ise daha ılımlı bir üslup tercih ettiğini belirtmek mümkündür. Genel itibarıyla “kişisel saikle gerçekleştirilen saldırı” vurgusu öne çıkarılmış ve olayın ana hatları sunularak detaylı analizlere yer verilmekten kaçınılmıştır. Ancak Arman-ı İmruz gazetesi, bu çizginin dışına çıkarak Ankara-Bakü’yü hedef almış; hatta Türkiye’yi, İran Türklerini kışkırtmakla suçlamıştır. Ayrıca dolaylı olarak Rusya’nın söz konusu saldırıda etkisi ve rolüne değinmiştir.

Sonuç olarak elçilik saldırısı, Tahran’ın Azerbaycan’a yönelik gerilimi tırmandırma çerçevesinde şekillendirdiği yaklaşımını sürdürme konusunda sergilediği ısrarcı tutumun etkisi olarak okunmakla beraber İran’ın Azerbaycan’a uyarısı şeklinde yorumlanabilir. Ancak Tahran yönetiminin, bölgesel barış ve istikrar açısından olumsuz bir atmosfer yaratan ve gerilimi daha da körükleyen eylemlerde bulunarak Türkiye ve Azerbaycan’ı karşısına alması, kendisine yarardan çok zarar getireceği gibi iç ve dış istikrar bakımından da fayda sağlamayacaktır.