Doha’da Nükleer Müzakereler

Doha’da Nükleer Müzakereler
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Viyana’da, 6 Nisan 2021 tarihinde başlatılan nükleer müzakereler için taraflar en son 11 Mart 2022 tarihinde bir araya gelmiştir. Müzakerelerde 4 aya yaklaşan duraklama boyunca AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve yardımcısı Enrique Mora, Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP, Nükleer Anlaşma) koordinatörü olarak tüm KOEP katılımcıları ve ABD ile düzenli temas hâlinde olmaya devam etmiştir. Nitekim 25 Haziran'da Borrell, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın davetlisi olarak Tahran'a bir ziyaret gerçekleştirdi. Tahran’a gerçekleştirdiği ziyaret hakkında resmî Twitter hesabından açıklamada bulunan Borrell “Tahran ziyaretimin tek bir ana amacı var: müzakerelere yeni bir ivme kazandırmak ve Nükleer Anlaşma’yı rayına oturtmak.” dedi. Yapılan müzakerelerin ardından ihtilaflı tarafların (ABD ve İran) Doha’da dolaylı müzakereler için bir araya geleceği duyuruldu. İran'ın nükleer müzakere heyetinin basın danışmanı Muhammed Marandi, ISNA’ya verdiği demeçte, "İran, Doha'nın Tahran ile dostane bağları nedeniyle müzakerelere ev sahipliği yapması için Katar'ı seçti." açıklamasında bulundu. 

Doha’da, ABD ve İran arasında gerçekleştirilen müzakereler iki gün (28-29 Haziran) sürdü. Müzakerelerin devam etmesi için herhangi bir tarih belirlenmedi fakat İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Başmüzakereci Ali Bakıri Keni; Mora ile yürütülen temaslarda, bir sonraki müzakere tarihini ve yerini belirlemeye çalıştıklarını bildirdi. Batılı medya ise İran medyasının aksine bu yönde bir planın henüz olmadığını yazdı

Doha Görüşmeleri Sonuçsuz Kaldı

Doha’da iki gün süren müzakereler sonuçsuz kalmıştır. Taraflar söz konusu başarısızlığın sebebi olarak birbirlerini suçlamaktadır. İsminin açıklanmaması koşuluyla konuşan ABD yetkilisi, "Doha'dan sonra bir anlaşmaya varma olasılığı Doha öncesine göre daha az ve gün geçtikçe daha da azalıyor. Doha görüşmelerini havanda su dövmek olarak tanımlayabiliriz. İran, muğlak ve KOEP ile ilgili olmayan taleplerde bulundu; çözülen meselelerin yeniden açılması talep edildi. İstedikleri şeyler KOEP kapsamı dışında olduğu hâlde; bazı konular Viyana’da uzun uzadıya tartışılıp çözüme kavuşturulmuştur ve tekrar müzakereye açılmayacak konular olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Bu noktada, İran’ın daha ne istediğini bilip bilmediğinden emin değiliz.” şeklinde konuşmuştur. Başka bir ABD yetkilisi ise şu açıklamalarda bulunmuştur: “KOEP’i yeniden canlandırmak için yapılan müzakereler bitmedi ancak bu noktada pek umutlu görünmüyor. KOEP ile ilgisi olmayan bu şikâyet ve talepler listesini duymak için Doha'ya gelmemize gerek yoktu." İki Batılı diplomat; Tahran'ın, Doha görüşmelerinde, İran'da son üç yılda bulunan beyan edilmemiş nükleer maddelere yönelik soruşturmayı sona erdirmesi için talepte bulunduğunu iddia etmiştir. 

İran, Doha görüşmelerini olumlu olarak nitelendirdi; ABD'yi ve yeni bir ABD yönetimini, Donald Trump'ın yaptığı gibi Anlaşma’yı bir daha terk etmeyeceğine dair garanti vermemekle suçladı. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani; Doha görüşmelerinde İran'ın, geri kalan sorunları çözmek için "pratik öneriler" sunduğunu ve Tahran'ın "müzakerelerin bir sonraki aşamasında AB ile temas hâlinde olacağını" söyledi. İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, “son müzakerelerde, dosyası kapatılmış olan PMD [İran'ın nükleer faaliyetlerinin olası askerî boyutları] konusunun bir kez daha gündeme geldiğini” ifade etmiştir. Müzakereler hakkında Bloomberg’e bilgi veren başka bir kaynak, İran ve ABD arasındaki Doha görüşmelerinin; petrol yaptırımları, İran'ın Güney Kore'de engellenen fonlarına erişimi, hava yolları yaptırımları ve Devrim Muhafızları Ordusunun (DMO) ticari operasyonları üzerindeki cezaların kaldırılması konularına odaklandığını ileri sürmüştür.

Müzakerelerdeki 4 aylık duraklama ve sık sık değişiklik gösteren açıklamalar, tarafların Anlaşma’ya dönme konusundaki siyasi irade eksikliğinin bir yansıması niteliğindedir. Bu irade eksikliği hem ABD hem de İran’ın, KOEP’ten sağlayacağı faydaya karşı şüpheci yaklaştığına işaret etmektedir. ABD tarafından bakılacak olursa KOEP, hâlâ İran’ın nükleer faaliyetlerini geçici de olsa sınırlayacak yegâne çözüm olarak görülmektedir. Ancak geçen zaman İran’ı nükleer eşiğe daha da yaklaştırmakta ve KOEP’in sağladığı yararın altını oymaktadır. Öte yandan KOEP, İran’da ekonomik sıkıntılardan ötürü içerideki hoşnutsuzluğunun arttığı bir dönemde, İran ekonomisine canlılık getirebilir. Ayrıca İsrail'in Arap devletleriyle bağlarını genişlettiği bir zamanda KOEP, İran'a komşularıyla ticaret fırsatları yaratacaktır. Ancak KOEP’in sağlayacağı ekonomik getiri kısa vadeli olabileceği gibi bu getirinin kayda değer ölçüde olması ve iyileşmenin hızlı bir şekilde gerçekleşmesi konuları belirsizdir. Tarafların, tüm bunlara rağmen diplomasi yolunu hâlen tamamen terk etmedikleri görülmektedir. Zira müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanması, her iki taraf için de belirsizliklerin ve gerilimin arttığı bir senaryoya işaret etmektedir. Anlaşmaya varılmaması öncelikle İran-İsrail geriliminin tırmanma riskini barındırmaktadır. Bu tür bir gerilim, bölgedeki istikrarsızlığı artıracaktır. Böyle bir senaryo ne İran ne de ABD için cazip bir senaryodur. Bunun farkında olan iki taraf da diplomasi kapılarının henüz tamamen kapanmadığına vurgu yapmaktadır.