Gelişen İsrail-Türkmenistan İlişkileri ve İran

Gelişen İsrail-Türkmenistan İlişkileri ve İran
(Photo) AA İmages
İsrail'in Türkmenistan ile diplomatik ilişkileri genişletme girişiminin, Tel Aviv için sadece siyasi-propaganda yönü olduğu ve bu ülkenin İran üzerinde siyasi baskı kurmaya çalıştığı söylenebilir.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Araştırmacı Yasir Rashid

19 Nisan 2023 tarihinde İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen, Türkmenistan'a giderek ülkenin Aşkabat Büyükelçiliğinin açılışını yaptı. Bu ziyaret, bir İsrail dışişleri bakanının 29 yıl sonra Türkmenistan'a yaptığı ilk resmî ziyaret olmuştur. Bundan önce 1994 yılında dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres, Aşkabat'ı ziyaret etmişti. İsrail'in Türkmenistan Büyükelçiliği binasının açılışı, medyaya Tel Aviv'in Türkmenistan'daki ilk büyükelçiliğini açacağı şeklinde yansısa da Aşkabat'ta İsrail Büyükelçiliğinin açılması ve iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin başlaması yeni bir konu değildir. İki ülke, diplomatik ilişkilere 1993'te başlamış ve ardından İsrail, Türkmenistan’a yerleşik olmayan büyükelçi atamıştır. Başka bir ifadeyle İsrail'in 1994 itibarıyla Türkmenistan'da yerleşik olmayan bir İsrail büyükelçisi bulunuyordu. Daha sonra İsrail'in Türkmenistan'daki daimî büyükelçiliği ilk kez 2009 yılında kuruldu. Bu yıl, Türkmenistan'ın onayıyla İsrailli temsilcilerin statüsü, yerleşik büyükelçi olarak değiştirilmiş ve ardından bu iki ülke, başta petrol ve gaz çıkarma alanı olmak üzere ekonomi, teknoloji, gıda sanayisi ve tarım gibi çeşitli alanlarda iş birliğini genişletmiştir. Aşkabat'ta İsrail Büyükelçiliğinin kurulması, 2009 yılında resmî olarak onaylansa da İsrail Büyükelçiliğinin 2013 yılına kadar büyükelçisiz kaldığını belirtmek gerekir. Ancak 2013 yılından bu yana Aşkabat'taki İsrail Büyükelçiliğinde dört büyükelçi görev almıştır.

Son yıllarda İsrail, İran'ın komşularıyla diplomatik ilişkilerini genişletmeye çalışmıştır. Bu ülke; Azerbaycan, Ermenistan, Türkiye, BAE ve Bahreyn ile resmî ilişkiler kurmuştur. Bahsi geçen ülkelerin başkentlerinde de büyükelçilikleri bulunmaktadır. İsrail'in, İran'ın diğer iki komşusu Umman ve Katar ile de gayriresmî ilişkilerinin varlığı konuşulmaktadır. Ne var ki Türkmenistan'daki İsrail Büyükelçiliği, İsrail'in İran sınırına en yakın diplomatik varlığı olarak kabul edilmektedir. İran sınır kapısına kara yolu ile bağlı olan Aşkabat şehri ile İran sınırı arasındaki mesafe 20 kilometredir. Bazı İsrail medyası, Türkmenistan'da büyükelçilik açılmasını "İran'a, İsrail'in bölgedeki nüfuzunun derinliği konusunda bir mesaj vermek" olarak değerlendirmiştir. Cohen de Twitter hesabından yaptığı açıklamada "Türkmenistan ile ilişkilerin güvenlik ve diplomasi açısından büyük önem taşıdığını ve ziyaretin İsrail'in bölgedeki konumunu güçlendireceğini" söylemişti.

Kuşkusuz Tel Aviv'in İran'ın komşularıyla özellikle de kuzey komşularıyla ilişki kurma çabaları, İsrail'in bölgedeki siyasi ve jeopolitik nüfuzunu genişletebilir ve nihayetinde bölgede bölge dışı bir aktör hâline gelebilir. Orta Asya, Avrasya bölgesinde bir enerji kutbu olarak kabul edilmekte olup Türkmenistan, dünya doğal gaz rezervleri arasında dördüncü sırada yer almaktadır. Bölgedeki son gelişmeler ve özellikle Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı sonrası Avrupa, Rus gazı yerine alternatif kaynaklar aramaktadır. Avrupa’nın, Rus gazının tedariğinde yaşanan sorunlar sebebiyle ortaya çıkan açığını kapatabilecek ülkelerden biri de Türkmenistan'dır. İsrailli şirketlerin, Türkmenistan'ın enerji sektöründe faaliyet geçmişi mevcuttur ve bu nedenle artan politik-ekonomik iş birliği, İsrail'in Türkmenistan'ın enerji sektörüne yatırım yapması için bir başka fırsat olabilir. Daha önce İsrailli Marhav şirketinin Türkmenistan'ın en büyük iki rafinerisi olan Türkmenbaşı ve Seidi rafinerilerinin yeniden inşasında rol oynadığı söylenmektedir.

Alışılagelenden farklı olarak İranlı yetkililer, Türkmenistan'ın İsrail ile ilişkilerinin genişletilmesi konusunda kayda değer bir tepki göstermediler. İsrail'in, Türkmenistan'da büyükelçilik açmasını "abartı" olarak nitelendiren İran Dışişleri Bakanlığı, bu olayı yalnızca büyükelçiliğin "yer değişikliği” olarak değerlendirip küçümsemiştir. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, Türkmenistan ile İsrail arasındaki ilişkinin yeni olmadığını ve 1990'lara dayandığını söylemiştir. Kenani'ye göre Türkmenistan, İran'ın hassasiyetlerine saygı duymaktadır ve Aşkabat, İran'ın çıkarlarına aykırı hareket etmeyeceğinin sözünü vermiştir. İran, kuzeydoğu komşusu olan Türkmenistan’la 1.148 km’lik ortak sınıra sahiptir. Ek olarak İran, Türkmenistan'a en çok ihracat yapan beş ülkeden biri olarak kabul edilmektedir. Türkmenistan, İran'ın enerji tedarikçilerinden biri olsa da Hazar Denizi'ndeki sınırların paylaşılması ve bu denizdeki petrol ve gaz kaynaklarının kullanılması konusunda iki ülke arasında görüş ayrılıkları mevcuttur. İran'ın, Hazar Denizi'ne kıyısı olan ülkelerin bu su alanının kaynaklarına ilişkin 2018'de imzalanan sözleşmeyi onaylamayı reddetmesinin, Türkmenistan'ın Avrupa'ya doğal gaz ihraç boru hattı inşa etme planını gerçekleştirememesine neden olduğu söylenmektedir.

İran Dışişleri Bakanlığının yumuşak tutumunun aksine Devrim Muhafızları Ordusuna (DMO) yakın olan Fars Haber Ajansı bir analizinde; İsrail'in, Aşkabat Büyükelçiliğini açmasıyla Azerbaycan'dan sonra ülkenin kuzeydoğusundaki sınır bölgelerini de güvensiz hâle getirmeye çalıştığını ve bu rejimin bölgedeki varlığının, İran da dâhil olmak üzere bölge ülkeleri için güvensizlikten başka bir şey olmadığını söylemiştir. Bu haber ajansı, bir başka analizinde ise Türkmenistan'ın ikinci bir Azerbaycan'a dönüşmesi konusunda uyarıda bulunmuştur. Analizin devamında, İsrail’in Azerbaycan Cumhuriyeti tecrübesine benzer şekilde ilk etapta ülkenin ticari ve ekonomik bağlarını genişleterek ülkeyi kendisine bağımlı hâle getirdiğini; askerî ve güvenlik iş birliği için zemin sağladığını belirtmiştir. Ayrıca bazı İranlı uzmanlar İsrail'in, İran'ın komşu ülkeleri üzerindeki etkisinin genişlemesine karşı uyarıda bulunmakta ve İran'ın hem güneybatı hem de kuzey ve kuzeydoğu sınırlarında "güvenlik çemberi”ni artırması gerektiğine inanmaktadır. Bu uzmanlara göre İsrail'in İran’ın kuzey sınırındaki varlığının amacı, önce İran'a karşı gerilim merkezini batıdan ve güneyden kuzeye kaydırmak, ardından Hazar Denizi'ndeki bölgenin jeoekonomisini ve jeopolitiğini değiştirmektir. Dolayısıyla İran sınırına 20 kilometre uzaklıkta İsrail Büyükelçiliğinin açılması, Tahran için bir uyarı olarak değerlendirilmektedir ve bu durum, uzun vadede İran'ın çemberinin ve hareket alanının daralmasına neden olabilir.

Bazı İranlı uzmanlar, IKBY gibi Türkmenistan'ın da İsrail'in İran'a karşı aktif faaliyetlerine sahne olabileceğine inanmaktadır. İran'ın, Irak'ın kuzey bölgelerine yönelik füze saldırıları ile eş zamanlı olarak İsrail'in bu bölgeden İran'a karşı casusluk ve güvenlik operasyonları yürüttüğü iddiaları da mevcuttur. Bu bağlamda IKBY’nin durumu ile karşılaştırıldığında Türkmenistan'ın, İsrail'in İran'a saldırmak için topraklarını kullandırmayacağı söylenebilir. Türkmenistan, siyaset ve güvenlik açısından istikrara sahiptir ve egemen bir ülke olarak sınırları üzerinde tam kontrole sahiptir. Ayrıca “tarafsız” bir ülke olarak Türkmenistan, 1995'ten bu yana bölgedeki hiçbir askerî-güvenlik blokuna katılmamıştır. Ayrıca bu ülkede, böyle bir politika değişikliğine dair bir işaret görülmemektedir. Dolayısıyla İsrail'in de Türkmenistan'ın tarafsızlık politikasından haberdar olduğu düşünüldüğünde, İsrail'in Türkmenistan ile diplomatik ilişkileri genişletme girişiminin Tel Aviv için sadece siyasi-propaganda yönü olduğu ve bu ülkenin, İran üzerinde siyasi baskı kurmaya çalıştığı söylenebilir.

İran'ın yumuşak tepki göstermesi, İsrail'in komşu ülkelerdeki varlığını artırmasından dolayı endişe duymadığı anlamına gelmemektedir. Aksine İran’da, Ukrayna savaşının ardından Orta Asya’da bir güç boşluğu oluşmasına dair endişelerin varlığı görülmektedir. Başka bir deyişle İran, bu güç boşluğunun İsrail gibi bölge dışı aktörlerin Orta Asya’da etkilerinin genişlemesine yol açacağından endişe duymaktadır. On yıllar boyu Rusya'nın, Orta Asya ve Kafkasya bölgesindeki üstün güç olduğunu düşünen İran, güvenlik ve askerî stratejisini güney ve batı sınırlarına odaklamıştır. Ancak Tahran yönetimi, Ukrayna savaşından sonra Rusya'nın bölgedeki siyasi ve askerî etkisinin giderek azalmasının ardından, bu bölgenin diğer aktörler için bir oyun alanı olacağından endişe etmektedir. Bu nedenle İran entelektüel camiası, İran'ın askerî-güvenlik stratejisini yeniden tanımlamasını ve son gelişmeleri göz önünde bulundurarak dikkatini kuzey ve güney sınırlarına da yöneltmesi gerektiğini önermektedir.