Genç Şairin Şaibeli Ölümü ve Huzistan’daki Gösteriler

Genç Şairin Şaibeli Ölümü ve Huzistan’daki Gösteriler
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Ahvazlı Arap kökenli genç şair Hasan Haydari, 10 Kasım’da geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Haydari’nin ölüm haberi kısa sürede sosyal medyada yayıldı. Ölümünden devletin sorumlu olduğu yönündeki söylentiler bölgedeki Arapların sokaklara dökülmesine sebep oldu. Haydari’nin Arap nasyonalizmini körükleyecek ve bölgenin maruz kaldığı ayrımcılığa şiirlerinde yer vermesi ve bu yüzden daha önce hapse atılmış olması onun devlet komplosuna kurban gittiğine yönelik söylentileri ayyuka çıkardı. Kefaletle serbest kalan Haydari, hapisten çıktığı gün henüz hapishanenin önündeyken yine Tahran yönetimini eleştiren şiirlerini okuyarak baskıların, tutumunda değişikliğe neden olmayacağı sinyalini vermişti. Bununla birlikte Haydari’nin, yakınlarına hapishanede yemeklerden sonra sürekli uykulu ve uyuşuk bir durumda olduğunu söylemiş olması yemeklerine katılan ilaçlar yüzünden kalp krizi geçirdiği yönünde kuşkular yarattı. Bu durum da kitleleri Haydari’nin rejim tarafından planlı bir şekilde öldürüldüğü yönünde ikna etti. Haydari’nin ailesinin, oğullarının ölümünde devletin sorumlu olmadığı yönündeki açıklamaları ise kitleleri tatmin etmedi. Zira göstericiler Haydari’nin babasının güvenlik güçlerinin baskısı altında bu tarz açıklamalarda bulunduğuna inanmaktadır.

Haydari’nin cenazesi güvenlik tedbirleri altında ve sınırlı sayıda kişinin katılımıyla defnedildi. Gösteriler ise kısa sürede Hürremşehr, Abadan, Mahşehr, Kut Abdullah ve Şadigan şehirlerine yayıldı. Göstericiler Kut Abdullah’ta İran bayraklarını indirdi. Huzistan’da meydana gelen ve iki üç gün süren gösteriler akıllara bir anda Irak ve Lübnan’daki gösterilerin İran’a da sıçrayıp sıçramayacağı sorusunu getirdi. Irak ve Lübnan’da yolsuzluklar, kamu hizmetlerinin yetersizliği ve hükûmetlerin işlevsizliği halkı sokaklara dökmüş durumdadır. İran’ın desteklediği hükûmetlerin işbaşında olduğu Irak ve Lübnan’da ortaya çıkan krizde Tahran, nüfuzunu kullanarak bu ülkelerdeki statükoyu korumaya çalışmaktadır. Ancak Tahran yönetimi İran içerisinde de her an bir halk ayaklanması riskiyle karşı karşıyadır. Şair Haydari’nin şüpheli ölümünden sonra gerçekleşen olaylar Huzistan’daki geri kalmışlık, işsizlik ve çevre sorunlarından kaynaklanan hoşnutsuzlukların kolaylıkla kitlesel hareketlere dönüşebileceğini göstermiştir.

Petrol ve su kaynakları yönünden zengin olan Huzistan eyaletinin ezici çoğunluğu Araplardan oluşmaktadır. Yine çoğunluğunu Şiilerin oluşturduğu bölge Araplarının, yakın zamanda çevre sorunlarının neden olduğu ve günlerce süren elektrik ve su kesintileri yüzünden sokağa döküldüğü bilinmektedir. Huzistan, zengin kaynaklara sahip olmasına rağmen, bölge halkı bu zenginlikten istenilen düzeyde yararlanamadığı gibi geri kalmışlık ve işsizlik oranları bakımından ülkenin mahrum bölgeleri arasında yer almaktadır. Ayrıca bölgedeki işsizlik oranı ülke işsizlik ortalamasının çok üstündedir. Bu gibi sebeplerden dolayı bölge halkında merkezî yönetim tarafından sömürüldüğü düşüncesi ortaya çıkmıştır. Bu inanç ve düşünce, bölgede Ahvaz Milli Kurtuluş Ordusu, Ahvaz Arap Kurtuluş Hareketi ve Nidal Hareketi gibi bazı ayrılıkçı örgütlerin de toplumsal zemin bulmasına olanak sağlamıştır.

Sonuç olarak Haydari’nin şüpheli ölümünün ardından gösterilerde atılan sloganlar ve indirilen İran bayrakları birtakım rahatsızlıklara neden olmuştur. Bunun yanı sıra yakın zamanda Tebriz’de Traktör Sazi ve İstiklal takımı arasında oynanan karşılaşmada seyircilerin Barış Pınarı Harekâtı’nı desteklemesi ve Türk bayraklarının dalgalandırılması da ülkede huzursuzluk yaratmıştır. Bu bağlamda etnik kimliklerin ulusal kimliğin önüne geçmesi ülke elitlerini endişelendirmektedir. Öte yandan ulusal düzeydeki iç siyasi çekişmelerde sıkça dile gelmeye başlayan yolsuzluklar, yerel düzeyde yaşanan mahrumiyet ve geri kalmışlık, Orta Doğu’daki kaotik gelişmelerin bir sonraki durağının İran olacağı ihtimalini de giderek artırmaktadır.