Geçtiğimiz haftalarda seçim gündemine dair en çok konuşulan konu seçimlere katılım oldu.
İran Basınında Öne Çıkanlar (2-7 Mart)
Geçtiğimiz hafta İran İslam Cumhuriyeti’nde hem İslami Şûra Meclisi hem de Uzmanlar Meclisi seçimleri aynı anda gerçekleşti. Bütün bir yıl boyunca seçim tarihine kadar şiddetini artırarak devam eden katılım tartışmalarının yanı sıra özellikle reformculara yönelik gerçekleşen vetolar ve seçim mühendisliği tartışmaları bu seçimlere damgasını vurdu. Sandık kapanış saatinin uzatılması; Muhammed Hatemi, Mahmud Ahmedinejad, Hasan Ruhani gibi isimlerin sandığa gidip gitmemeleri konusu, katılım karşıtı propagandalar gibi tartışmaların gölgesinde geçen seçim gününün sonunda katılım oranı %41 olarak açıklandı. %41 katılım oranıyla bu seçim, İran İslam Cumhuriyeti tarihindeki en düşük katılımlı seçim olarak tarihe geçmiş olsa da müesses nizam ve İran basını tarafından memnuniyetle karşılandı.
Seçimlerin Ardından İran Basını
Geçtiğimiz haftalarda seçim gündemine dair en çok konuşulan konu seçimlere katılım oldu. Seçimlere katılımı artırmak için hemen her fırsat ve her konu basın tarafından araçsallaştırıldı. Kirman’daki terör saldırısından Devrim’in 45. yıl dönümü kutlamalarına kadar bütün toplumsal konular, İran basını tarafından bir şekilde seçimle ve katılımla ilişkilendirildi. Katılım konusu bir düşman anlatısı üzerinden temellendirildi ve seçime katılımın çok önemli olduğuna, katılım konusunda “düşmanın” psikolojik harp yürüttüğüne, seçimlere katılım olmamasının yalnızca “düşmana” yarayacağına ve güçlü bir İran için halkın katılımının şart olduğuna yönelik basın tarafından yüzlerce haber ve içerik üretildi.
Nitekim seçim sonrası atılan başlıklar da hep bu minvalde seyretti. Seçimin hemen ertesi günü yayımlanan Hemşehri gazetesinde “Seçimi Boykot Projesi Başarısız Oldu. 25 Milyonluk Tokat” manşeti atılmış ve başlığın hemen altında “Halkın seçimlere %41’den fazla katılımı, düşmanların planlarını boşa çıkardı.” denilmiştir. Haberin görselinde ise Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden’ın ağzına seçim pusulasıyla bir el tokat vurmaktadır. Haberin alt başlıkları ise esasında müesses nizamın seçimle ilgili taşıdığı kaygıları gösterir mahiyettedir. Giriş kısmında “Son 45 yılın en büyük seçim boykot kampanyası başarısız oldu. Geçen yıl yabancı düşmanlar ve onların içerideki takipçileri tarafından tasarlanan ‘benzeri görülmemiş’ seçim boykot projesi, halkın yaklaşık 25 milyonluk katılımıyla başarısızlığa uğradı. Karşı-devrimci medya, katılımın %20'nin altında kalması için çabaladı. Bu süreçte geniş bir yelpazede yabancı hükûmetler ve terörist grupları da yanlarına çekmeye çalıştılar ancak önceki dönemden daha az bir katılım sağlayamadılar.” denilmiş; reformcularla ilgili alt başlıkta bütün cenahlara alan açıldığı vurgusu yapılırken ilk kez oy kullananlar ile ilgili alt başlıkta ise gençlerin geniş katılımının “dikkat çekici” olduğu vurgulanarak sisteme ve Devrim’in ilkelerine sahip çıkışları vurgulanmak istenmiştir. Haber; seçim güvenliği, sel afeti yaşayan Sistan ve Beluçistan’da gösterilen katılım oranı, Devrim Rehberi’nin sözleri gibi birçok alt başlıkla servis edilmiştir.
Seçim süreci boyunca katılım çağrılarında bulunan ve “İran için” sandığa gidilmesi gerektiğini söyleyen Devrim Rehberi Ali Hamenei ise oy verme işleminin ardından benzer bir söylemde bulunmuştur. Düşman söylemini sürdüren Hamenei “Bilin ki bugün dünyadaki birçok insanın ve siyasi konum sahibi kişilerin gözü İran'a çevrilmiş durumda. Bu yüzden dostlarınızı mutlu edin ve düşmanlarınızı hayal kırıklığına uğratın.” demiştir.
Bu hafta boyunca yazılan köşe yazıları da benzer bir tavır ve üslupla konuyu ele aldı. Seyyid Kemal Seccadi’nin Cam-ı Cem’de kaleme aldığı “Düşman Yenen Katılım” başlıklı köşe yazısı bunlardan biridir. Seccadi yazıda “Halkın seçimlerdeki destansı katılımı, yabancı medyanın egemen güçlerini temsil ederek İran İslam Cumhuriyeti'nin düşmanları ve muhaliflerinin aylar öncesinden yoğun bir şekilde hazırlık yaptığı, çeşitli fitne ve kışkırtmalarla zihinsel savaş ve algı operasyonu sahasında halkın bütününün algısını etkilemeye çalıştıkları bir süreçte gerçekleşti. Bu çabalar; toplumu, seçim sandıklarına giderek siyasi kaderlerine müdahale etmekten caydırmayı hedefliyordu. Ancak bu girişim başarısız oldu. Çünkü İran halkı, siyasi sahnede bilinçli bir duruş sergileyerek ve düşmanlarını iyi tanıyarak İran'ın içinde ve dışında yürütülen tüm propaganda faaliyetlerine aldırmadan oy verme işleminin başlamasıyla birlikte oy kullanma merkezlerine akın etti ve seçim saatlerinin uzatılmasına rağmen oy kullanma merkezlerinde halkın yoğun katılımı gözlemlendi.” demektedir. İran Radyo ve Televizyon Kurumunu (IRIB) ise bu konudaki başarının en büyük aktörü olarak göstermiştir.
Seccadi’nin bu yazısı aslında konuyla ilgili yazılan diğer köşe yazılarıyla hemen her yönden paralellik içeriyor. Yine Cam-ı Cem’de yayımlanan “İran’da Cumhuriyetin Gücü” başlıklı ve Beyrut’ta yayın yapan El-Miraya Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni Fadi İsmail Budeye imzalı köşe yazısında da benzer bir düşman anlatısı üzerinde duruldu. Mehsa Emini meselesinden Kudüs meselesine kadar birçok konuya kısaca değinilen yazı özetle “İran’ın ve halkının, düşmanın bütün oyunlarını boşa çıkardığı” söylemi üzerinden inşa edilmiştir. Öte yandan seçimlerin, dışarıya karşı verilmiş bir mesaj olduğu vurgusu da yazıda bulunmaktadır. Budeye “İran'daki Lübnanlı gazeteciler de dâhil olmak üzere dünyanın farklı ülkelerinden gazetecilerin gözlemleri, bu zengin ve kültürlü ülke halkının seçimlere coşkulu ve geniş çapta katılımını gösterdi.” ifadeleriyle başka birçok gazetede yer alan “dışarıya karşı mesaj” temasını köşesine taşımayı ihmal etmemiştir. Nitekim bir hafta boyunca İran basınında, dış basının seçimleri nasıl gördüğüne dair çok sayıda haber yapılmıştır.
Erivan ve Ankara Arasındaki Normalleşme Sürecine Dair Analiz
Seçimin etkileri ve sıcaklığı sürerken Şark gazetesi, Antalya Diplomasi Forumu’nda bir araya gelen Türkiye-Ermenistan temsilcilerini ve Türkiye-Ermenistan arasındaki normalleşme çabalarının yaratabileceği olası senaryoları analiz ederek “Tahran ve Kafkasya Denklemi” başlığıyla bu konuyu masaya yatırdı. Analizde, uzman görüşlerine başvurularak normalleşme sürecinin nasıl geliştiği ve bu süreçte gerçekleşen olaylar özetlenmiştir. Karşıt görüşlerin yer aldığı analizde, Kıdemli Uzman Celal Nasıri’ye göre iki ülkenin büyükelçiliklerini yeniden açmasıyla Güney Kafkasya'daki gerilimler önemli ölçüde azalacaktır. Ardından Zengezur Koridoru’nun “hayali” inşası kapsamında İran İslam Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti arasındaki kara bağlantısını kesmeye yönelik çabalar gündemden çıkarılacak ve böylece bölgeye istikrarın geri dönmesi sağlanabilecektir.
Karşıt bir görüş olarak analizde görüşlerine yer verilen Avrasya Uzmanı Said Sefari ise olası bir yakınlaşmanın İran’ın elini kolunu bağlayacağı görüşünde. Sefari, her ne kadar İran'ın komşuları arasında gerilimlerin azaltılması ve dostane ilişkilerin kurulması konusunu memnuniyetle karşılasa da Ermenistan ve Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşmesiyle İran'ın, Güney Kafkasya ve Dağlık Karabağ denklemlerinde elinin kolunun bağlanacağına inanıyor. Keza gerek Hasan Ruhani gerekse İbrahim Reisi dönemlerinde izlenen politikalara da eleştiriler getiriyor. Nasıri’nin aksine Tahran'ın 3+3 üyeleri arasında doğrudan iyi ilişkilere sahip tek aktör olduğunu söyleyen Sefari, bu durumun İran için bir üstünlük oluşturabileceğini ve Kafkasya ile Dağlık Karabağ'daki gelişmeleri ve denklemleri ülkenin çıkarları doğrultusunda yönlendirmek için bir koz olarak kullanılabileceğini belirtiyor. Öte yandan Sefari, şu anki koşullarda bu bölgeyle ilgili kararların özellikle Türkiye ve Rusya gibi başka ülkeler tarafından alındığını belirtiyor.