Mehsa Emini Olayının İran Basınındaki Yankıları

Mehsa Emini Olayının İran Basınındaki Yankıları
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran’da kamusal alanda zorunlu başörtüsü uygulamasına riayet etmediği gerekçesiyle gözaltına alınıp “İrşat Devriyeleri” olarak bilinen ahlak polisi tarafından darp edilen 22 yaşındaki Mehsa Emini’nin hayatını kaybetmesine tepki olarak halkın sokağa dökülmesiyle başlayan ve kısa sürede kitlesel bir boyuta evrilen protesto gösterileri, ülke içinde ve dışında tartışılmaya devam ediyor. İran’da yeni bir sosyopolitik kırılma yaratan bu gelişmelerin, İran basınında farklı perspektiflerden ele alınarak çok yönlü bir zeminde irdelendiği görülüyor.

Emini’nin Ölümüne Gelen Tepkiler

Devrim Rehberi’nin uhdesi altında neşredilen ve aşırı radikal bir yayın politikası izleyen Keyhan gazetesinin “Mehsa Emini’nin Bayıldığını Kanıtlayan Kamera Kayıtları Yalancıları Rezil Etti” başlıklı yazısında, mezkûr gelişmenin Tahran yönetiminin açıklamalarıyla paralel bir zeminde irdelendiğini belirtmek mümkündür. Bu yazıda, Emini’nin kalp krizi geçirdiği ve tedavi için hemen hastaneye nakledildiği vurgulanarak karakola giriş çıkış kayıtlarının Emini’nin hiçbir fiziki temas olmadan baygınlık geçirdiğini kanıtladığı belirtilmiştir. Bunun yanında Emini olayına ilişkin sosyal medyada yer alan iddialar “büyük bir iftira” olarak telakki edilmiş ve bu iddiaları yayanların icabına bakılması gerektiği belirtmiştir.

Devrim Muhafızları Ordusuna (DMO) yakınlığıyla bilinen Cevan gazetesi de benzer bir çerçeve sunarak “Dedikodu yayanlar konusunda kanun üzerine düşen görevi yerine getirmelidir.” ifadesine yer vermiştir.

Hükûmetin yayın organı olan ve ülkenin resmî haber ajansının çatısı altında neşredilen İran gazetesinin “Genç Kızın Üzücü Ölümü Özel Olarak İncelenecek” başlıklı yazısında, Emini’nin ölümü, “sıradan bir olay” olarak nitelendirilmiş; muhalifler ise “politik arınma arayan fırsatçılar” olarak telakki edilmiştir. Öte yandan henüz bir tahkikat yapılmamasına rağmen reformcu medyanın, kamuoyunu yanılttığı öne sürülmüş ve bu, İbrahim Reisi hükûmetini yıpratmakla ilişkilendirilerek “fesatlık” ve “ahlaksızlık” olarak nitelenmiştir. Ayrıca İrşat Devriyelerinin, Ekber Haşimi Rafsancani ve Muhammed Hatemi dönemlerinde oluşturulduğu ve Mahmud Ahmedinejad Dönemi’nde de uygulamada olduğu vurgulanmıştır.

Reformcu çizgide hareket eden basın kuruluşlarında ise tam tersi bir çerçeve sunulduğu ve hemen hemen hepsinde Emini’nin fotoğrafının manşete taşındığı gözlemlenmiştir. Sazendegi Partisinin yayın organı olan Sazendegi gazetesinde, Partinin Genel Başkanı Hüseyin Maraşi tarafından kaleme alınan yazıda; Emini olayı, sistem ve cumhurbaşkanı için bir sınav olarak değerlendirilmiş ve bu olayın sistem için önemli olup olmadığı sorulmuştur.

Emini olayına ilişkin birçok yazıya yer veren Şark gazetesinde, geçmişte yaşanan benzer olaylarda adaletin yerine getirilmediğine dikkat çekilerek İran’daki bütün kadınların risk altında olduğu belirtilmiş ve halkın polise güven duymadığı aksine korktuğu vurgulanmıştır.

Yeşil Hareket’in lideri Mehdi Kerrubi’nin partisi olan İtimad-ı Millî Partisine yakınlığıyla bilinen İtimad gazetesinde, Ruhani Dönemi’nde Kadın ve Aile İşlerinden Sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Masume İbtikar’ın bir yazısı neşredilmiştir. İbtikar, Emini’nin ölümü ardından kamusal alanda zorunlu başörtüsü uygulamasına karşı olduğu yönündeki açıklamasını teyit edercesine farklı dönemlerde bu uygulamaya muhalefet ettiğini ifade etmiştir. Ayrıca Ruhani Dönemi’nde başörtüsü meselesinde “baskının bir nebze olsun azaltıldığına” dikkat çekmiştir.

Bunlara ek olarak İran’ın en eski gazetelerinden biri olarak kabul edilen ve son dönemlerde eleştirel yayın politikasıyla özdeşleşen Cumhuri-yi İslami gazetesi, eski DMO Komutanı Hüseyin Alayi’nin İrşad Devriyelerini eleştiren yazısına yer vermiştir. Geçmişte yaşanan benzer vakalara değinen Alayi, “İrşat Devriyesinin işlevi kadınları tesettürlerine daha fazla riayet etmeleri kapsamında teşvik mi ediyor yoksa onların zorunlu örtünmeye karşı çıkmasına mı yol açıyor?” sorusunu yöneltmiştir.

Protesto Gösterileri Nasıl Yorumlandı?

Hükûmetin yayın organı İran gazetesi, Emini’nin ölümü sonrası başlayan protesto gösterilerini “Kürdistan İlinde Güvensizlik Yaratma Çabaları ve Tahran’da Protestolar” manşetiyle okura sunmuştur. Bu yazıda, ilgili makamların olayın takipçisi olacağı hususunda son derece kararlı olduğu vurgulanmış ve protestolar, muhalif veya ayrılıkçı gruplarla ilişkilendirilmiştir: “Iran International gibi Farsça yayın yapan yabancı medya kuruluşları, asılsız haberler yayımlayarak halkın yaralı duygularını yönlendirip toplumu radikalleştirmeye çalışmakla beraber huzursuzluk çıkartmak istemektedir.”. Öte yandan gazetede, KOMELA’ya (İran Kürdistan Devrimci Emekçiler Örgütü) bağlı şahısların Kürt nüfuslu bölgelerdeki protestoları alevlendirdiği belirtilerek “Siyasi amaçlarla kirlenmiş hareketler, Senendecli [Kürt kökenli] bir kızın ölümünü açıkça istismar ediyor.” yorumunda bulunulmuştur.

Radikal muhafazakâr çizgideki Mütelife Partisine yakın Risalet gazetesinde, “Keşke din, Devrim ve sistem olmasaydı da İranlı kadınların başına gelecekler unutulmasaydı. DEAŞ ve Taliban gibi tekfirci grupların kadınlara karşı en iğrenç vahşetleri uygulamasına izin veren ve Batı’nın kadınlara yaptıkları sonucu ortaya çıkan feminist hareketlerin olduğu bir dünyada; İran İslam Cumhuriyeti bilimde, sporda ve yaşam tarzında Müslüman kadınlara örnek teşkil etti.” ifadesine yer verilmiş ve “Hacı Kasım [Kasım Süleymani] gibiler olmasaydı Mehsa Emini ve onun gibi nicesinin başına neler gelirdi?” sorusu yöneltilmiştir.

İran Radyo ve Televizyon Kurumunun denetimi altında neşredilen Cam-ı Cem gazetesi, “Hasımların Senaryosu: Büyük Yalan Sisteme Zulüm” başlıklı yazıda, Tahran yönetiminin göstericilerin icabına bakması gerektiği vurgulanmıştır. Tahran Belediyesinin uhdesindeki Hemşehri gazetesi, protesto gösterilerini “kargaşa” olarak nitelendirmiş ve göstericilerin attığı sert sloganlara yer vermiştir. Devrim Rehberi Ali Hamenei’nin görüşlerini yansıtan Keyhan gazetesi, toplumun %90’ının kamusal alanda zorunlu başörtüsünü desteklediğini öne sürmüştür. Bunun yanında gösterileri “fitne” olarak telakki edip reformcu medyanın manipülatif bir tutum sergilediğini öne sürerek bu medyayı Farsça yayın yapan yabancı basın kuruluşları ve rejim muhalifleriyle bir tutmuştur.

Bunlara karşılık reformcu çizgideki İtimad gazetesi, Taki Azad Ermeki’nin “Gençlerin Taleplerinde Değişiklik” başlıklı yazısını manşete taşımıştır. Bu yazıda, Tahran yönetiminin kadınların stadyuma giriş yasağı hususunda geri adım atmasına dikkat çekerek başörtüsü konusunda artık direnemeyeceğini ifade etmiştir. Gösterileri “İsyan Karşısında Güç Gösterisi” manşetiyle okura sunan ve eski Cumhurbaşkanı Rafsancani’ye yakın Arman-ı Millî gazetesi, protesto gösterilerine detaylıca yer vermiş ve yönetimin uyguladığı baskıya dikkat çekmiştir. Hemdili ve Merdumsalari gibi reformcu cenahın önde gelen diğer yayınları da protesto gösterilerini manşete taşıyan gazeteler olmuştur.

Değerlendirme

İran basınının Emini olayına yönelik tutumuna bakıldığında muhalefet pozisyonundaki reformcu ve ılımlı medyanın, İrşat Devriyeleriyle ilişkili politikaların reformu için çağrıda bulunduğu; buna karşılık sistemle iltisaklı ve muhafazakâr medyanın reel politik denklemlerle örtüşmeyen ideolojik bir perspektif sunduğu görülmektedir. Bunun yanında reformcu medya, olayı esefle kınayarak sert bir şekilde eleştirmekte; sistemle iltisaklı ve muhafazakâr medya ise “iftira” ve “fesatlık” gibi anahtar kavramlarla İrşat Devriyelerini savunmaktadır. İran’daki insan ve kadın hakları ihlallerinin tehlikeli bir boyuta ulaştığı yorumunda bulunan reformcu medyada; Emini’nin ölümünün, Tahran yönetiminin zorunlu başörtüsü uygulaması konusunda geri adım atması kapsamında belirleyici bir rol oynayacağı değerlendirmesine yer verildiği görülmüştür. Öte yandan sistemle iltisaklı ve muhafazakâr çizgideki gazeteler, Tahran yönetiminin görüşleriyle paralel bir perspektif sunmuş ve bu bağlamda reformcu medyanın mesnetsiz iddialarla gerçekleri çarpıttığını iddia ederek rejim muhalifleri ve ayrılıkçı grupların İran’da bir kutuplaşma yaratarak sosyopolitik denklemleri alt üst etmeye çalıştığını öne sürmüştür. Bu yayınların, kutsallık ve sistemin güvenliği söylemlerini öne çıkararak baskıcı politikaların toplumda yarattığı kırılmayı göz ardı etmeye çalıştığını belirtmek mümkündür.