İran-Suudi Arabistan Anlaşmasının Enerji Boyutu

İran-Suudi Arabistan Anlaşmasının Enerji Boyutu
10 Mart 2023 tarihinde Çin ara buluculuğunda varılan anlaşma çerçevesinde, Suudi Arabistan’ın enerji altyapısına yönelik saldırılar, en azından geçici olarak durdurulabilir.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
  1. İran-Suudi Arabistan Mutabakatı ve Enerji Faktörü Genel Değerlendirmesi

Mart 2023’te Pekin’de gerçekleşen görüşmelerde, İran ve Suudi Arabistan arasında, 7 yıllık aradan sonra diplomatik ilişkileri yeniden başlatma kararı alındı. Çatışan tarafların, 2016 yılında kopan diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesi için Çin'in ara buluculuk misyonuna başvurmaya karar vermesi; Washington'ın bölgesel rolüne ve yeni dönemde müttefiklerini Pekin ile derinleşen siyasi, ekonomik, enerji ve askerî bağların olumsuz yönlerine ikna etmeye yönelik açık girişimlerine meydan okuma oldu. Çin’den önce Rusya da Riyad ve Tahran'a ara buluculuk önerisinde bulunsa da İran ve Suudi Arabistan, Çin’den yana tercihini kullandı. Bu anlaşma, Çin'in Orta Doğu'da ve Avrasya bölgesinde ekonomik ve diplomatik düzeyde artan etkisinin önemli bir teyidi olarak değerlendirildi.

Çin'in ekonomik çıkarları ve enerji gereksinimi, onu giderek uzak coğrafyalardaki çatışmaların içine çekiyor. Orta Doğu enerji ihracatının en büyük müşterisi olma yolunda ilerleyen Çin, bölgenin enerji altyapısına büyük yatırımlar yaptı. ABD ise ülkede petrol ve doğal gaz üretimini artırıp enerji bağımsızlığına doğru adım atarak Orta Doğu’dan enerji ithalatı ihtiyacını azalttı. Enerji bağımsızlığına ulaşmakta olan Washington’ın Orta Doğu'daki varlığının nedeni; enerji faktörünün yanı sıra salt güvenlik ve Çin’i önleme boyutudur. Çin ara buluculuğu ile yapılan İran-Suudi Arabistan diplomatik ilişkilerinin restorasyonu anlaşmasının enerji boyutunda, önümüzdeki dönemde somut sonuçlar olabilir. İlk aşamada, Suudi Arabistan'ın petrol altyapısına saldırı yapılmayacağı konusunda İran tarafından garanti alınabilir. Çünkü aslında Çin'in Orta Doğu'da tüm bu ara buluculuk faaliyetlerinin en temel motivasyonlarından birisi, güvenli enerji akışının sağlanmasıdır. Aynı zamanda hem İran’dan hem Suudi Arabistan'dan Çin’e ham petrol ve petrol ürünleri ihracatındaki artış eğilimi ile Ukrayna savaşıyla yakalanan ivme devam edebilir. İki ülke arasındaki siyasi ve hibrit gerilimler nedeniyle enerji piyasalarını periyodik olarak ciddi etkileyen jeopolitik risk priminde değişim olabileceği tahmin ediliyor.

  1. Anlaşmanın Petrol Fiyatlarına Etkisi

İran-Suudi Arabistan arasındaki diplomatik bağların yeniden kurulması anlaşması, ham petrol fiyatları üzerindeki jeopolitik risk primini bir miktar yumuşattı. Brent marka ham petrolün fiyatı 9 Mart tarihinde yaklaşık 84 dolar/varil düzeyindeyken 10 Mart tarihinde yaklaşık 81 dolar/varil düzeyine geriledi. Ardından tekrar 82-83 dolar bandına oturdu. Ancak akabinde hem Brent marka hem de WTI marka petrol fiyatlarında Amerika’daki banka iflaslarının ve küresel ekonomik resesyon beklentilerinin etkisi ile ciddi düşüşler yaşandı (70-75 dolar/varil bandına gerileme). Petrol fiyatlarındaki 10 Mart tarihinden sonraki satış dalgaları, İran ve Suudi Arabistan'ın diplomatik bağları yeniden kurmasından çok, hafta sonu SVB banka iflasının "bulaşıcı" olması korkusu nedeniyle yaşandı. Lakin 2023 yılı süresince ham petrol fiyatlanmasında küresel ekonomik resesyon ve Çin ekonomisindeki süreçlerin yanı sıra bu iki ülke arasındaki ilişkiler de belirleyici olacaktır. İran ve Suudi Arabistan ilişkilerinde bir yumuşama; OPEC ve bu örgüte üye olmayan petrol ihracatçıları arasında kurulan “OPEC+” kapsamında 2016 yılından bugüne kadar Rusya-Suudi Arabistan formatında devam eden üretimi kısıtlama iş birliğinin bundan sonra farklı biçimde Rusya-İran-Suudi Arabistan üçlü formatında devam etmesinin önünü açmaktadır. Aynı zamanda OPEC+ çerçevesinde iş birliği yapan ülkeler üzerinde Çin etkisinin artması, daha ucuz petrol fiyatları şeklinde dünya petrol piyasasına da yansıyabilir.

  1. Anlaşmanın Enerji Altyapısının Güvenliğine Etkisi

Suudi Arabistan’ın ülke ekonomisi ve dünya petrol piyasası için kritik öneme sahip olan petrol altyapısı, 2010’lu yılların sonlarından itibaren Yemen’deki İran destekli Husi isyancıların saldırılarına uğramaktadır. Mayıs 2019’da ABD, İran petrolünün önemli ithalatçıları için ikincil yaptırımlardan muafiyetleri kaldırdı. Aynı dönemde yani Mayıs 2019’da, Suudi Arabistan’ın Körfez kıyısındaki petrol üreten bölgesini Kızıldeniz’deki Yanbu Limanı ile birleştiren Doğu-Batı Boru Hattı’nın iki pompa istasyonuna silahlı drone’lar ile saldırıldı. Ardından da BAE açıklarında ham petrol ile yüklenmiş iki Suudi Arabistan tankeri hedef alındı. Eylül 2019 başlarında ABD, İran’ın petrol nakliye ağını yaptırım listesine alarak bu ülke üzerindeki ekonomik baskıyı artırdı. Yine İran destekli Husiler Eylül 2019’da; Yemen’den, dünyanın en büyük petrol işleme tesisi olan Saudi Aramco’nun Abkayk Petrol İşleme Tesisi ile Hureys Petrol Sahası’na saldırdı. Füzeler ve SİHA’lar ile Suudi Arabistan’ın önemli petrol tesislerine 2019’da yapılan saldırı, bu ülkenin petrol üretim kapasitesinin yaklaşık yarısını ve dünya ham petrol üretiminin %5’ini geçici olarak devre dışı bıraktı. Bu olayla birlikte kısa süre için ham petrol fiyatları %14 yükseldi.

23 Kasım 2020’de Yemen’deki Husi isyancılar, Cidde’deki Saudi Aramco yakıt deposuna füze kullanarak saldırı düzenledi. Mart 2021’de Husiler, dünyanın en büyük petrol ihracat terminallerinden biri olan Ras Tanura’ya; Saudi Aramco’nun Yanbu, Dammam, Cizan ve Rebiğ’deki petrol tesislerine SİHA ve füzelerle saldırı düzenledi. Bu saldırılar ile jeopolitik risk primi yeniden petrol piyasası gündemine girdi, petrol piyasasının arz kesintisine verdiği fiyat tepkisi sıra dışı oldu. Suudi Arabistan’ın Körfez’deki enerji altyapısına yönelik saldırılar Çin’i mağdur etmesinin yanı sıra Avrupa ve ABD piyasalarını da etkiledi. 10 Mart 2023 tarihinde Çin ara buluculuğunda varılan anlaşma çerçevesinde, Suudi Arabistan’ın enerji altyapısına yönelik saldırılar, en azından geçici olarak durdurulabilir. Fakat bu saldırıların önümüzdeki aylarda tekrarlanması, uzlaşılan mutabakatın sahadaki uygulamasında sorun olduğunun bir göstergesi olacaktır.

  1. İran-Suudi Arabistan’ın Ekonomi ve Enerji İlişkilerinde Çin

Çin Gümrükler Genel İdaresinin, 2022 yılına ilişkin istatistik verilerine göre Ocak-Aralık 2022 tarihlerinde Çin’in toplam mineral yakıtlar (petrol, doğal gaz, kömür) ithalatının ülkelere göre dağılımı Tablo 1’deki gibidir. Petrol, doğal gaz, kömür gibi mineral yakıtların geçen yıl için toplam ithalatında liderlik, Ukrayna savaşının da etkisi ile Rusya’da olmuştur. Bu ülkeden 2022 yılında toplam 85 milyar dolar değerinde mineral yakıt ithal edildi. Suudi Arabistan 66 milyar dolarla ikinci, İran ise Çin tarafının resmî rakamlarına göre 0,6 milyar dolarla 17. sıradadır. Ancak İran’dan yapılan mineral yakıt (İran örneğinde ham petrol ve farklı petrol ürünleri) ihracatının tamamı, Çin tarafının resmî istatistiklerinde gözükmemektedir. İran petrolünün önemli kısmı Çin’e; Malezya, Umman ve Endonezya petrolü olarak giriş yapmaktadır. Bu anlamda Çin’in İran’dan petrol ithalatı, Rusya ve Suudi Arabistan kadar olmasa bile resmî istatistiklerde gözükenden daha fazladır. Çin’in, Suudi Arabistan’dan ithal ettiği enerji kaynakları, bu ülke için İran ile olan enerji ticaretinden çok daha önemlidir.

Tablo 1: Çin’in Seçilmiş Ülkelere Göre Mineral Yakıt İthalatı (2022, milyar dolar)

İran’ın Çin’e ihracatının resmî verilere göre sadece %10’u mineral yakıt olduğu hâlde, Suudi Arabistan için bu oran %85’tir. Resmî dış ticaret verileri her ne kadar gerçekliği tam olarak yansıtmasa da İran’ın Çin’e ihracatının çeşitlenme oranı (diversification ratio), Suudi Arabistan’a göre daha yüksektir. Bölgesel politik gelişmeler, dış ticarete olumlu yansırsa buradan İran’ın petrol dışı sektörleri Suudi Arabistan’a oranla daha fazla fayda sağlayabilir. Fakat İran'ın Çin gibi ülkelere petrol ihracatı zaten oldukça yüksek olduğundan yeni anlaşmalar ve mutabakatlar ile bu ülke küresel pazarlara yeniden katılsa bile Çin'e ham petrol ihracatında büyük bir artış göremeyebiliriz.

Değerlendirme

Çin'in aktif ara buluculuğuyla imzalanan anlaşma, Orta Doğu'da yeni bir güvenlik formülünün tasarlanmasında ve yeni enerji güvenliği dengesinin kurulmasında yeni aşamanın başlangıcı hâline geldi. Anlaşma, bölgedeki nakliye ve petrol arzına yönelik riskleri azaltabilir ve ülkeler arasındaki ticaret ve yatırımların büyümesine katkıda bulunabilir. Petrol ve doğal gazın yanı sıra Çin-İran-Suudi Arabistan-Rusya formatında gelecek vadeden bir iş birliği alanı, Rusya'nın Rosatom şirketinin dünyada lider bir konuma sahip olduğu ve Çin şirketlerinin yeni kapasiteler kazandığı nükleer enerji olabilir. Önümüzdeki dönemde Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerine karşı İran'ın stratejik enerji akışı için küresel öneme sahip olan Hürmüz Boğazı'ndaki toprak iddialarının çözüme kavuşturulması için de Çin'in fazla mesai harcaması gerekebilir.