Birleşik Krallık Bürokrasisinde DMO Ayrışması

Birleşik Krallık Bürokrasisinde DMO Ayrışması
(Photo) @freepik
Birleşik Krallık güvenlik ve istihbarat bürokrasisi, İran’a karşı sert politika yanlısı iken Dışişleri bürokrasisi buna direnmektedir. DMO’nun terör listesine alınıp alınmayacağı da kimin galip geleceğine bağlıdır.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Kıdemli Uzman Bilgehan Alagöz

Kimi uzmanlara göre Birleşik Krallık, dünya siyasetinde giderek etkisi azalan bir aktöre dönüşmektedir. Kimilerine göre ise tam tersine Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası dönemde Avrupa, Asya ve Orta Doğu siyasetlerini güncellemektedir ve bu da onu, tekrar dünya siyasetinde etkin bir aktöre dönüştürmektedir. İşte tüm bu tartışmalar ekseninde Birleşik Krallık’ın İran’a dönük siyaseti de gündeme gelmektedir.

Birleşik Krallık’ın odak noktasını, İran’ın son dönemde Rusya-Ukrayna Savaşı sürecinde Rusya ile kurmuş olduğu askerî ilişkiler oluşturmaktadır. Rusya’nın Ukrayna'ya saldırmak için İran’ın insansız hava araçlarını kullanması ve İran’ın askerî personelinin Rus ordusuna yardım etmek için Ukrayna'da aktif olduğu iddiaları; Birleşik Krallık’ın İran'ın bölgesel ve uluslararası müdahalelerini en öncelikli konu olarak görmesine ve İran Nükleer Anlaşması’na yönelik çabalara paralel olarak tavrını sertleştirmesine sebep olmaktadır.

Geleneksel olarak İran ile diplomasi odaklı bir ilişki kurmayı tercih eden Birleşik Krallık’ın, son iki yıldır bu çizgiden uzaklaştığı; buna karşılık İran’ın da Birleşik Krallık’a dönük söylemlerini giderek sertleştirdiği görülmektedir. Bu noktada, 6 Temmuz 2022’de Devrim Muhafızları Ordusuna (DMO) bağlı Tasnim Haber Ajansının, Birleşik Krallık’ın Tahran Büyükelçi Yardımcısı Giles Whitaker ile yanındaki birkaç diplomatın, Kirman ilindeki Şehdad Çölü’nde füze denemelerinin yapıldığı belirtilen yasak bölgede toprak numunesi aldıklarının tespit edilmesi üzerine DMO tarafından gözaltına alındığı haberini yayımlaması; önemli bir dönüm noktası olmuştur. Whitaker'ın içinde olduğu iddia edilen aracın söz konusu bölgede DMO’ya ait insansız hava aracıyla görüntülendiği ifade edilmiş ve Whitaker'ın sınır dışı edileceği aktarılmıştır.

İran’ın bu iddialarına karşılık, Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı ise Tahran Büyükelçi Yardımcısı Whitaker'ın İran'da füze denemesi yapıldığı belirtilen bölgeden toprak numunesi topladığı gerekçesiyle gözaltına alındığı haberlerinin “asılsız” olduğunu bildirmiş; Bakanlıktan bir sözcü, İran basınında yer alan haberlere ilişkin 6 Temmuz 2022’de Sky News'a yaptığı açıklamada, "İran'da bir İngiliz diplomatın gözaltına alındığına dair haberler tamamen asılsız." ifadesini kullanmıştır. 7 Temmuz sabahı Birleşik Krallık’ın Tahran Büyükelçisi Simon Shercliff, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Whitaker'ın Aralık 2021’de Tahran’daki görevinin sona erdiğini ve buradan ayrıldığını duyurmuştur.

“Bu konu niçin İran tarafından bu denli önemsenmiştir ve Birleşik Krallık’ı doğrudan karşısına alacak bir söylem ve eyleme girişmiştir?” sorusu burada önem kazanmaktadır. Bu noktada, İran’ın “girilmesi yasak olan bölge” ve buradan “toprak alındığı iddiası” odaklanılması gereken kısımdır. Zira jeolojik analiz iki açıdan kritik öneme sahiptir: Birincisi, hava saldırısında eğer yer altı tesisi var ise tesisin olası bir saldırıya karşı dayanıklılığını anlamak açısından önemlidir. İkincisi, nükleer tesisler inşa edilmeden önce jeolojik uygunluğa göre inşa edilmektedir. Eğer bu yakalanma hadisesi doğru ise yasaklı bölgeye girenler şüpheli gördükleri bu alanda nükleer tesis olup olmadığından emin olmaya çalışmış olabilirler.

Tüm bunlar ekseninde en önemli gelişme, AB ile eş anlı olarak Birleşik Krallık’ın hem Eylül 2022’de başlayan Mehsa Emini protestoları sonrası İran’da yapılan insan hakları ihlalleri hem de İran’ın Ukrayna savaşında Rusya’ya yaptığı silah yardımları sebebiyle yaptırım siyaseti benimsemiş olmasıdır. Bu doğrultuda en çok tartışılan konu ise DMO’nun terör listesine alınıp alınmayacağı hususu olmuştur. Ancak bu konuda Birleşik Krallık’ta farklı görüşler olduğunu ifade etmek gerekir. Özellikle İçişleri ve İstihbarat ile Dışişleri bürokrasisinin bu hususta ayrıştığı belirtilebilir.

İçişleri Bakanlığı ve İstihbarat birimleri, DMO üyeliğini veya onu destekleyen toplantılara katılımı Birleşik Krallık'ta yasa dışı hâle getirmeyi istemektedir. Bu noktada, Kasım 2022’de Birleşik Krallık istihbarat teşkilatı MI5'ın Genel Müdürü Ken McCallum’un; DMO’yu, 2022'de en az on kez Birleşik Krallık’ta da yaşayan insanlara suikast veya adam kaçırma planı yapmakla suçlamış olduğunu hatırlatmak gerekir. DMO’nun ayrıca Londra merkezli Iran International haber kuruluşunda çalışan gazetecileri tehdit etmesi ki bu sebeple kanalın merkezi Şubat 2023’te Washington D.C.’ye taşınmıştır, istihbarat birimlerini rahatsız etmiştir. Bu sebeple DMO’nun terör örgütü olarak ilan edilmesi, Birleşik Krallık İçişleri Bakanı Suella Braverman ve Güvenlikten Sorumlu Devlet Bakanı Tom Tugendhat'ın da bulunduğu üst düzey İngiliz politikacılar tarafından gündeme getirilmektedir. Ancak Dışişleri yetkilileri, bunun İran’la kısıtlı olan iletişimi de tamamen bitireceğini ve İran’ı daha da provoke edeceğini düşündüğünden bu yönde bir kararı durdurma çabasındadır.

Bu noktada, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkileri daha da gergin hâle getiren gelişme, 1997-2005 yılları arasında İran savunma bakan yardımcısı olarak görev yapmış olan ve 2019’dan beri gözaltında olan ve aynı zamanda Britanya vatandaşı olan Ali Rıza Ekberi’nin, Birleşik Krallık’a istihbarat aktarma suçlamasıyla 14 Ocak 2023’te idam edilmesi olmuştur. Bu eylem karşısında Birleşik Krallık; aynı gün İran Başsavcısı’na yaptırım kararı almış, İran Maslahatgüzarı’nı Dışişleri Bakanlığına çağırmış ve Birleşik Krallık’ın Tahran Büyükelçisi’ni istişare için geçici olarak geri çağırmıştır.

Değerlendirme

Birleşik Krallık, 2016’da başlattığı ve 2020’de kesinleştirdiği AB’den ayrılma süreci (Brexit) ile yakın dönemin en önemli dış politika kararını aldı. Ancak bu karar, küresel siyasette önemli bir etkisi olan Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sürecinin hemen öncesine denk geldi ve ister istemez süreç gerek Britanya’daki liberal çevreler gerek AB ve ABD’li karar alıcılar tarafından sorgulanır hâle geldi ve Birleşik Krallık’ın mevcut hükûmeti üzerinde yeni bir baskı aracı unsuruna dönüştü. Zira ABD, Rusya karşısında keskin bir savunma hattı çizmeyi hayati görmektedir ve bunun maliyetini Avrupa ülkeleri ile paylaşmak istemektedir. Ne var ki Brexit sebebiyle Birleşik Krallık’ın AB sistemi içinde yer almaması, ABD’nin perspektifinden Rusya karşısında bölünmüş ve zayıf bir Avrupa izlenimi yaratmaktadır. Bu görüş, AB tarafından da benimsenmiş görünmektedir. İşte bu sebeple Birleşik Krallık üzerindeki en temel baskı, AB’ye geri dönmesi ve askerî kapasitesini artırması yönündedir.

Mevcut Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak ise Brexit kararını desteklemektedir ve yeni dış politikanın, ülkenin Asya ve Orta Doğu’ya açılımı üzerine kurgulanmasını ön plana çıkarmaktadır. Bu noktada hem ABD ve AB ülkelerinden gelen baskıyı frenlemek amacıyla hem de Orta Doğu’da Arap ülkelerinin enerji açısından sahip olduğu potansiyel sebebiyle tüm bu ülkeler üzerinde tehdit yaratan İran’a karşı siyasetini sertleştirmiştir. Dolayısıyla Birleşik Krallık; İran’ın nükleer faaliyetleri, balistik füze programı, Ukrayna savaşında Rusya’ya verdiği destek ve ülke içindeki insan hakları ihlalleri üzerinden İran’a baskıyı artırmıştır. Bununla beraber özellikle Dışişleri bürokrasisi, bunun ölçülü bir baskı olması konusunda çekincelerini korumakta ve İran’la tamamen kopan bir diplomasi istememektedir. Dolayısıyla Birleşik Krallık her ne kadar şu an için güvenlik ve istihbarat birimlerinin ön plana çıktığı bir İran siyaseti gütse de arka planda Dışişleri bürokrasisinin devrede olduğu bir süreç söz konusudur. Nihai olarak önümüzdeki yıllarda Orta Doğu’da daha etkin bir aktör olmayı hedefleyen Birleşik Krallık’ın, İran ile gerilimi bir süre daha devam ettireceğini ancak diplomatik mekanizmayı çalıştırmaya devam etmek istediğini söylemek mümkündür.