Wang Yi’nin İran Ziyareti ve Çin-İran Stratejik Ortaklık Girişimleri

Wang Yi’nin İran Ziyareti ve Çin-İran Stratejik Ortaklık Girişimleri
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin 24 Mart tarihinde başlayıp altı ülkeyi (Suudi Arabistan, Türkiye, İran, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Umman) kapsayan Orta Doğu turunun şüphesiz en dikkat çeken durağı İran oldu. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in 2016’daki ziyaretinden sonra Çin’in Tahran’a yaptığı bu en üst düzey ziyaret, her iki hükûmetin de Washington ile büyük gerilim yaşadığı bir dönemde gerçekleşti. ABD ile süren gerginliğin ortasında gerçekleşen bu ziyaret hem Pekin hem de Tahran açısından siyasi bir mesaj taşırken ziyaret esnasında iki ülke arasında 25 Yıllık Kapsamlı İş Birliği Anlaşması’nın yol haritasının imzalanması da dikkatleri Tahran’a çekti.

Taraflar arasında stratejik iş birliğine yönelik yol haritası imzalanmadan önce Yi, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile de bir araya geldi. İki ülkenin uzun vadeli iş birliği hedefine atıfta bulunan Ruhani, ilişkilerin siyasi ve ekonomik alanlar da dâhil olmak üzere her alanda derinleştirilmesi konusunda dileklerini dile getirdi. Ruhani ayrıca Pekin’in Nükleer Anlaşma’ya verdiği desteği takdir ettiğini ifade etti. Yi ise İran’ın mevcut nükleer sorununun ABD’nin Anlaşma’dan tek taraflı olarak çekilmesinden kaynaklandığını belirterek ABD’yi İran’a karşı yaptırımlarını kaldırmaya ve koşulsuz olarak Anlaşma’ya geri dönmeye çağırdı.

Taraflar arasında 25 Yıllık Kapsamlı İş Birliği Anlaşması’na yönelik stratejik iş birliği için yol haritasının imzalanmasının ardından Yi, “İki ülke arasındaki ilişkiler artık stratejik ortaklık seviyesine ulaştı ve Çin, İran ile ilişkilerini kapsamlı bir şekilde iyileştirmeye çalışıyor.” dedi. İran ile ilişkilerinin kalıcı ve stratejik olduğunu belirten Çinli Bakan, iki ülke arasındaki ilişkilerin artık stratejik bir seviyeye ulaştığını ifade etti. Konuyla ilgili açıklamada bulunan İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ise “Çin zor günlerin dostudur.” diyerek “Kapsamlı stratejik ortaklığımız bağlamında küresel, bölgesel ve ikili iş birliğinin genişletilmesi konusunda yapılan fikir alışverişi, 25 yıllık tarihî bir yol haritasının imzalanmasıyla sonuçlandı.” dedi.

Anlaşma’nın hayata geçirilmesine yönelik ilk imzaların atılmasına rağmen her iki ülke de Anlaşma’nın içeriği hakkında kesin bir açıklama yapmadı. Ancak görüşler, The New York Times tarafından geçen yıl elde edilen 18 sayfalık taslağın büyük ölçüde değişmediği yönünde. Söz konusu taslağın, önümüzdeki 25 yıl içinde taraflar arasında; bankacılık, telekomünikasyon, limanlar, demir yolları, bilgi teknolojisi ve askerî alan dâhil birçok alanda iş birliğinin artırılmasını öngören 400 milyar dolarlık bir Çin yatırımını içerdiği belirtilmektedir. Bahsedilen bu yatırımlara karşılık İran’ın Çin’e özellikle petrol alanında büyük indirim ve fırsatlar sunacağı ifade edilirken Çin’in bölgede askerî varlık bulundurma ihtimalinin olduğu da söylenmektedir.

İki ülke arasında stratejik iş birliği için yol haritasının imzalanması birçok yönden Çin’in Orta Doğu’daki nüfuzunu artırması olarak okundu. Yapılan yorumların çoğu, Anlaşma’nın hayata geçirilmesi hâlinde Çin’in Orta Doğu’daki etkisini derinleştirebileceği ve ABD’nin İran’ı tecrit etme çabalarını baltalayabileceği yönündedir. Zira İran ile küresel anlamda ABD’nin en önemli rakibi olarak görülen Çin arasında gerçekleştirilecek olası bir stratejik iş birliğinin, Çin’in Orta Doğu’daki faaliyetlerini yoğunlaştırmasına yol açabileceği gibi Bir Kuşak Bir Yol Girişimi’nin Orta Doğu bölgesine entegre edilmesi açısından da büyük önem taşımaktadır.

Şunu da belirtmek gerekir ki ABD’nin İran’la nükleer programı konusundaki anlaşmazlığı çözülmeden bu Anlaşma’nın ne kadarının uygulanabileceği belirsizdir. Nitekim Nükleer Anlaşma konusunda Tahran ve Washington arasında bir uzlaşının sağlanması hâlinde 25 Yıllık Kapsamlı İş Birliği Anlaşması’nda yer aldığı söylenen projelerin hangi oranda hayata geçirileceği zamanla ortaya çıkacaktır. Nükleer Anlaşma konusunda bir uzlaşı sağlanamaması hâlindeyse Donald Trump Dönemi’nden kalan yaptırımların tekrar uygulanabileceği, Çinli şirketlerin de Washington’ın ikincil yaptırımları ile karşı karşıya kalabileceği unutulmamalıdır.